EYVAH, YİNE GEÇ KALDIM!

EYVAH, YİNE GEÇ KALDIM!

Gün çoktan doğmuş, kuşlar ötüşüyor, ılık rüzgarın etkisiyle çiçekler sağa sola sallanıyordu. Evde her sabah olduğu gibi yine bir telaş vardı. Buse annesinin sesiyle uyandı. “Buseeeee, hala yatıyor musun? Servisinin gelmesine 15 dakika var.

EYVAH, YİNE GEÇ KALDIM!

Yine geç kalacaksın.” Buse bir hışımla fırladı yataktan. “Off ya alarmı kapatmışım yine, çaldığını bile hatırlamıyorum. İdris Ağabey’e ne diyeceğim. Her gün bekletiyorum servisi.” diyerek bir taraftan eteğini giyiyor bir taraftan çantasını toparlıyordu. Üzerini yarım yamalak giyinip kendini kapıya attı. Annesi de eline bir sandviç tutuşturdu. Bir yandan da söyleniyordu. “Ah kızım geceleri oturuyorsun, sabah kalkamıyorsun. Her sabah aynı şey. Bir sabah da şu evden telaş yapmadan çıksan!”

Buse de istiyordu telaş yapmamayı. Her yere zamanında gidebilmek, geç kalmamak nasıl bir şeydi, hiç deneyimlememişti. Elindeki ekmeğe bakıp “Uzun zamandır kahvaltı da edemiyorum. Her gün sandviç yemekten sıkıldım artık. Belki de bu yüzden kilo aldım.” diye düşünürken servis kapıya geldi. Buse sevindi, servis gelmeden kapıya inmişti.

Okula vardıklarında dersin başlamasına çok az kalmıştı. Sınıfa doğru giderken matematik öğretmenini gördü. “Aaa matematik ödevi vardı, nasıl da unutmuşum, şimdi ders aralarında yetiştirmem lazım.” diye hayıflandı.  Hayatının genelinde bu problemi yaşıyordu. Bir görev verildiğinde nasılsa vaktim var diyerek ertelemek, artık Buse için bir alışkanlığa dönüşmüştü. Ancak sonunda yine zamanı kalmıyor, iki ayağı bir pabuca giriyordu. Bu problem artık onun hayatını zorlaştırıyordu.

EYVAH, YİNE GEÇ KALDIM!

Buse’nin bu durumu artık öğretmenlerinin de dikkatini çekmişti. Koridorda dolaşırken Buse’yi gören Eda Öğretmen onu odasına çağırmıştı. Eda Öğretmen, okulun rehber öğretmeniydi. Öğrencileri yakından gözlemleyip bir problem olduğunu hissettiğinde onlarla konuşup çözmeye çalışırdı.

- Busecim bu aralar dalgın ve yorgun görüyorum seni. Moralini bozan bir şey var sanki. Bir problemin mi var, geceleri geç mi yatıyorsun?

- Öğretmenim, ödevlerimi yetiştirmekte zorlanıyorum, çok yoruluyorum, sabah kalkamıyorum. Hiçbir şeyi yetiştiremiyorum.

- Peki okuldan eve gittiğinde neler yapıyorsun?

- Üzerimi değiştiriyorum, yemek yiyip biraz dinleniyorum, televizyon izliyorum. Dinlendikten sonra ödevlerimi yapayım diyorum ama hep bir şey çıkıyor, başlayamıyorum. Saat geç olduğunda kendimi yorgun hissediyorum. Sabah erken kalkıp yapmaya karar veriyorum ama uyanamıyorum. Hep bir koşuşturma içindeyim. Neden böyle oluyor? Zamanım hiçbir şeye yetmiyor, çok hızlı geçiyor.

- Evet Buse, bu büyük bir problem. İnsan zamanını yönetemediğinde hayatını da yönetemez. Her şey birbirine karışır, tek tek zamanında halledemediğimiz işleri aynı anda yapmaya çalışırız. Bu da bizi strese sokar. Zamanında yaptığında daha kaliteli yapacakken, üstünkörü yapmak zorunda kalırsın. Bu da insanın gelişimini engeller. Oysa işler zamanında yapıldığında hem gereken özeni verir, hem de rahat ederiz.

- Peki öğretmenim nasıl toparlayabilirim? Böyle devam etmek istemiyorum.

- Öncelikle bir işi yapmamız gerekiyorsa, bir görev verildiyse ertelemeden hemen başlamak gerekir. Yoksa araya zaman girdikçe gözümüzde büyür, yapması çok daha zor gelir. Tıpkı dişimiz sızladığında doktora gitmeyi ertelediğimizde çürüğün daha da ilerlemesi gibi. Belli bir süre verildiyse ilk günden başlayıp her gün az az onun üzerinde çalışmak gerekir. Bu senin telaş yapmamanı sağlar.

EYVAH, YİNE GEÇ KALDIM!

- Bir işe başlamak isteyince, bizi oyalayan şeyleri tespit edip onlarla ilgili önlem almamız gerekir. Bunlar televizyon, sosyal medya olabilir. Bazen de şu işi yapmadan diğerine başlamayayım dediğimizde de ertelemiş oluruz. Bunların hepsi bizi engeller. Bu yüzden bir plana göre hareket edince gereksiz vakit kaybetmeyiz.

Buse, öğretmeninin yanından ayrılıp sınıfın yolunu tutarken kendi kendine mırıldandı, “İnsan erteleme tuzağına düşünce, problemleri giderek karmaşıklaşıyor ve problemini çözme motivasyonunu da kaybediyormuş meğer…”

O halde, neyi bekliyoruz! Yapacak çok işimiz var öyle değil mi? 


Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır…

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. Önce iş sonra dinlenme desek yeridir :)

    YanıtlaSil
  2. Ertelemenin hakikaten büyük bir problem olduğunu anlatan güzel bir yazı elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. “İnsan erteleme tuzağına düşünce, problemleri giderek karmaşıklaşıyor ve problemini çözme motivasyonunu da kaybediyormuş meğer…” ♥️

    YanıtlaSil
  4. İnsanın kendisi kendisine engel hakikaten... Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  5. Daha vakit var derken bir bakmışsın vakit bitmiş. Ne kadar da yaygın bir problem bugün. Elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  6. o, başlamakla ilgili zinciri bir kırınca gerisi geliyor

    YanıtlaSil
  7. Bir çok insanın problemi, erteleme..Ha bugün. ha yarın dedikçe de konudan uzaklaşıyor.
    İşlerimize er başlama dileğiyle..elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kimsin?

Hasan Amca'nın Müşteri Hizmetlerine Hoşgeldiniz

Deneyimsel Tasarım Öğretisi