AĞAÇLI YOL

AĞAÇLI YOL

Arabada giderken etrafı izliyordu Ayşe. Gökyüzü açıktı, her yer yemyeşildi. Sağlı sollu ağaçların arasında mavi ile yeşilin ahengi içini kıpırdatmıştı. Doğaya bakmak insana nasıl da iyi geliyordu. Yeşilin türlü tonlarını görmek, ağaçların güzelliklerini seyretmek. Gökyüzünün insanın içini açan maviliğini içine doldurmak.

AĞAÇLI YOL

“Her şey ne kadar da uyum içinde ve insanoğlunun hizmetinde…” diye  derin düşüncelere dalmışken, yavaşlayıp camını açtı. Bu güzellikler sadece görüntüyle sınırlı değildi; kuşların, çekirgelerin sesi ve havanın o tertemiz kokusu...

Bir gökyüzü gün içinde kaç farklı renge bürünebilirdi ki?

Doğa bu kadar güzel olmak zorunda mıydı?

İnsanın baktıkça bakası gelen ve içini ferahlatan bir manzara... Gökyüzünün bu değişken güzelliği, hayatın geçici ama bir o kadar da değerli anlarını hatırlattı. Akıp giden zamanın içinde gizlenmiş ne çok anılar vardı.

Bu farkındalığın, insana iyi gelen bir yanı olduğunu düşündü. Her gün bu güzellikleri algılayarak güne başlamak… Aslında hepsinin hayatımızda bir anlamı, bir mesajı olduğunu fark edebilmek… Bir çiçeğin tomurcuğunda, kelebeğin kanadında, ağacın yaprağında ya da rızkını sırtında taşıyan karıncanın çabasında… Hepsi samimi ve hepsi gerçek. Peki neden bu güzellikleri etrafta görmek bu kadar zordu? “Eskiler ne kadar da şanslıymış.” diye geçirdi içinden. Hem yeşilliklerle hem de gökyüzüyle iç içeydiler. Şimdilerde ise başımızı dinlemek ve doğanın güzelliklerinin tadını çıkarabilmek için, insan elinin az değdiği yerlere gitmek için çaba sarfediyoruz. Peki neden? Bunu değiştirebilmenin bir yolu var mıydı?

AĞAÇLI YOL

Ayşe, kendiyle sessiz bir sohbete dalmışken bir sesle irkildi. Yan koltukta oturan kızı sonunda telefonunu bırakmış neden yavaşladıklarını soruyordu. Ayşe kızının da kendisi gibi hissedeceğini düşünüp, tam anlatacaktı ki kızı, Offf, anne, arkadaşlarımla buluşmaya geç kalıyorum biraz acele eder misin?” diye araya girmişti.

Ayşe, kendisiyle sohbetine kaldığı yerden devam etti. “Dünya aynı dünya olsa da insanların hayata bakışları farklıydı. İnsanlar kendi içlerinde, dışardakinden farklı bir dünya oluşturmuşlardı.. Bazen iç dünyada hava kapalı oluyor ve hep diğer insanların yaptığı hatalara odaklanılıyordu. İnsanların iyi yaptığı şeyleri fark etmek ve onlara teşekkür etmek, şehir içinde doğa manzarası görmek kadar zordu.”

AĞAÇLI YOL

Bir ağaçtaki yaprağın diğer hiçbir yaprakla eşit yaratılmamış olduğunu algılayabilecek kadar hassas olduğunda insan...

Sıradan bir yağmur damlasına dikkatle baktığında, her bakanın göremediği ama bir görenin de bakakaldığı o görüntü…

İyi olanı algılayan kişinin düşünceleri, ardından davranışları değişir. Tıpkı güzele bakan, dinleyen ve koklayan kişinin, konuştuğu, yaptığı ve sevdiği şeylerin de güzel olması gibi. İnsan, içine neyi alırsa bir süre sonra ister istemez onu ifadelerine de yansıtır. Bir bardağa ne doldurulursa, bardaktan dökülecek olan da ta kendisidir.

O halde, güzeli algılamak sadece doğa ile mi sınırlıdır? İnsan kendini güzelleştirdiğinde birilerinin de bunu algılamasını sağlamaz mı?


İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…

Eylemleri de bu isteği kovalar...

Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. "O halde, güzeli algılamak sadece doğa ile mi sınırlıdır? İnsan kendini güzelleştirdiğinde birilerinin de bunu algılamasını sağlamaz mı?" Ne kadr etkileyici ve vurucu ,düşündürücü ve bir o kadarda farkındalık sağlayan bircümle olmuş ...kaleminize sağlık🤗

    YanıtlaSil
  2. Dinlendiren, düşündüren tatli bir yazi olmus...Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  3. Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?

    İnsan hayatın anlamını anladığında hak eden olmak derdinde olmak istiyor. Ama yaşam amacımızı kaybettiğimizde hep haklı olmakla ilgili dertlerimiz birbirini kovalıyor.
    Oysa ki haklılıkların seni amacına ulaştırmıyorsa ne anlamı olabilir ki haklı olmanın.
    Dilerim farkındalık oluşturan bir yazı olur.
    Emeğinize sağlık.
    Çok öz ve net verilmiş hayatımızı en temel mesajları…

    YanıtlaSil
  4. Her bakan göremez aynı şeyi... Görmek marifet ister. İyiyi algılayabilmek için insanın içinde de bir miktar iyilik olması gerekmez mi?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kimsin?

Hasan Amca'nın Müşteri Hizmetlerine Hoşgeldiniz

Deneyimsel Tasarım Öğretisi