SAVAŞIN GÖLGESİNDE # 14 – HASRETİN ve UMUDUN ADI ZEYTİN


ALMANYA, DÜSSELDORF

Masaya kahvaltılıkları çıkarttı. Biraz zeytin, babamın zeytini. Biraz peynir. Biraz yeşillik, üzerine zeytinyağı, babamın zeytinyağı. Zeytinyağını alıp yavaşça, tam da ağabeyinin dediği gibi yavaş yavaş döktü. O parlak sıvının güzel kokusunu içine çekti. 

“Miss gibi…”

İçerden gelen eşini duymamıştı bile. “Babanla mı konuşuyorsun? Özledin galiba?” 

“Hepsini özledim. Çok özledim. Babamı, annemi, ağabeyimi, yengemi. Bahçeyi, ağaçları her şeyi özledim. Burnumda tütüyor her şey.”

“Gidelim mi?” 

“Nasıl?”

“Kısa bile olsa gidelim, gelelim mi? İzin var ya biraz.”

Havalarda uçuyordu Canan. Zeytinlerine, ailesine, bahçesine, evine, havasına, suyuna hasret olduğuna kavuşmak için koşturmaya başladı. 


TÜRKİYE EGE’DE BİR KASABA

Hasat mevsimi başlamıştı. Acele eden gelen mevsime hemen herkes hazırdı. Zahide Hanım, çayı demlerken “Cananım da olsa keşke. Ne çok sever.” dedi ve pişman oluverdi. Hasan Bey’in yine gözleri dolu dolu oluvermişti. Hasan Bey kalktı ve bahçeye doğru seğirtti. Zeytin ağaçlarının yanına geldi. Kızı Canan için diktiği kısımda ağaçlar daha canlıydı. Hasreti arttıkça ağaçlara gelir olmuştu. Canan doğduğunda ektiği ağaca dayandı. “Gelse şu kız da artık. Gitmese.” dedi. Kızı, Canan’ı evlenmiş ve Almanya’ya taşınmıştı. Ses edememişti. Keşke oğlu gibi o da geri dönse diye ellerini açıp dua etti. 

Hasan Bey’in mesleği babasından yadigâr kalmıştı. Köylük yerde büyümüştü fakat okumuş, ülkenin her yerini de gezmişti. Ama burası gibi yoktu. Geri dönmek için sabırsızlanırdı. Yıllardan beri de başka yere gitmemişti. Gitmeyi de istememişti.

Hasan Bey’in oğlu Ali’nin de toprakla ilgilenmesi istemiş; bu yüzden ona küçük yaşta da olsa bazı sorumluluklar vermeye başlamıştı. Ali başlarda çok zorlanmış, kan ter içinde durmadan çalışmıştı. Şimdi ise yaptığı işi keyif alarak yapıyordu. Tıpkı bir zeytin gibi diye geçirdi içinden babası. 

Hasat günü gelip çatmıştı. Ailecek beraberce bahçeye gittiler o gün. Yere bir örtü serdiler. Başladılar elleriyle ve taraklarla ağacı sallamaya. Zeytinler patır patır yere düşmeye başladı. Zeytinler çuvallara dolduruluyor, insanlar türküler söylüyordu. Neşe ile, can ile, gülüşürek…

Hasan Bey elleri ile zeytinlerden sıktı. Canan’ın bu ilk yağa incir batırıp kendisine yedirmesini hatırladı. Kalktı masadan. Ellerini yıkamak için musluğa giderken, arkadan gelen kapı kapanma sesine döndü. 

“BABAMM.”


DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE ZULMÜN YAŞANDIĞI O ŞEHİR

Her geçen gün şartlar bir önceki günü aratıyor, bir yerden bir yere geçişler, giriş ve çıkışlar daha da zorlaşıyordu. Bu gece zor bir gece olacaktı belliydi ve nöbet sırası Halid’deydi. Ağaçların arasında ne zaman dolaşsa çocukluğu, anıları gözlerinin önünden bir bir geçerdi. Uğultu şeklindeki o makinenin sesi şehrin her yerinden duyuluyordu artık. Ama ağaçlara baktıkça biraz olsun sıyrılıyordu tüm yorgunluğundan, her birinin bir anısı vardı. 

Kardeşi Umeyr’in ağacının altına oturdu, sırtını yasladı. O doğduğunda dikilmişti bu ağaç. Nenesi söylemişti bir gün; “Umeyr şu ağacı görüyor musun, onu senin doğduğun yıl diktik, kökleri seninle büyüdü.” Ne zaman önemli bir olay olsa, biri doğsa, evlense, hacca gitse ya da bir sınavı kazansa yeni bir zeytin fidanı dikerdi nenesi. Ve o fidanlar da çoğu zaman o kişinin ismiyle anılırdı. Ama Umeyr yoktu artık. Ağaçlar vardı ama Umeyr yoktu. Elini açıp dua etti kardeşi için, ülkesi için. Canlar için, çocuklar için, ağaçlar için.

Her birinin bir hikayesi vardı. Hasat zamanı geldiğinde ağaçların altında oturulur, büyükler her birinin hikayesini anlatırdı. Bazılarının yanında küçük taşlar dikiliyken, bazılarında dikiliş tarihini anlatan işaretler vardı. Hasat mevsimi düğün gibi geçerdi. Erkenden kalkılır, ağaçların altına geniş bezler serilir, zeytinler elle toplanır ya da ince sopalarla silkelenir, toplanan zeytinler kasalara konurdu. Sofralık olanlar tuzlu suya, yağlık olanlarsa köy değirmenine götürülürdü. Bir yandan şarkılar söylenir, bir yandan da dallar arasında fotoğraf çekerlerdi. Mahalle adını bile bu ağaçlardan almıştı. 

Şimdi ise saldırılar geride büyük bir yıkım bırakmıştı. Binaların çoğu yerle bir olmuş, zeytin ağaçları sökülmüş, mahalleye girişler kapatılmış ve yollar kesilmişti. Mahalleliler her şeye rağmen direnişlerini sürdürüyor, ağaçlarını korumak için çeşitli yöntemler geliştiriyorlardı. Zeytin onlar için umut demekti. Zeytin onlar için yaşam gibiydi, değerliydi.  İnsan düzeltebileceği şeylerle ilgilenmeliydi. Kaybettiği bir gözü, kolu, bacağı yerine koymaya çalışmasının bir anlamı yoktu. Hasat dönemlerinde zeytinlerin kesilmesini ve çalınmasını önlemek için artık sırayla nöbet tutuyorlardı. Ya da işgal güçlerinin ve yerleşimcilerin dikkatini çekmemek için zeytinleri gece ya da sabahın erken saatlerinde toplamaya başlamışlardı. Artık zeytinleri tek bir depoda değil, bir noktaya zarar verilirse tüm ürünü kaybetmemek için küçük kasalar halinde farklı yerlerde saklıyorlardı. 

Zeytin sürekliliğin, direnişin sembolüydü. 

İnsanın kimi severse bir süre sonra ona benzemesi gibi… Sadece mahalle değil, tüm ülke bundan payını almıştı. Bu ülke “Zeytin ve Limonun Ülkesi” idi. 

Sadece El-Zeytun Mahallesi değil, bu topraklardaki herkes kökleriyle toprağa sımsıkı tutunan, kuraklığa ve zorlu iklime direnen yapısıyla bu ağaçlardan payını almıştı.

Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır… 

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…

 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.



"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık", "Başarı Psikolojisi" ve "Sakınmada Ustalık" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

https://deneyimseltasarimogretisi.com/sakinmada-ustalik/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/basari-psikolojisi-semineri/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/iliskilerde-ustalik-semineri/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/kim-kimdir-semineri/



Yorumlar