Kayıtlar

Sleep Well, World!

Resim
Sleep Well, World! It was a cold February evening. Handan realized that her children were engrossed in an animated movie. The toys were scattered on the floor, the popcorn eaten with the movie spilled on the carpet when she looked around. She got up from couch and   pour another cup of tea to her husband. Suddenly the reminding of bedtime phone alarm started ringing. “Come on, it's time for bed, don't forget to brush your teeth!” their father said. The children had completed their daily routine sleep preparations and had gone to bed. Their sleep problems had not been solved for a long time. “I can't sleep, mommy!” they cried every night. Whereas in another part of the world many oppressed children were sleeping in the mud. What were we doing to our children? What was missing? Handan's eyes filled with tears as she thought about all this and she felt ashamed for every scene she witnessed. Every time she couldn't find an answer, she remembered what the elders s

İNSAN YANILIR!

Resim
İNSAN YANILIR! Serap yerinden kalkıp odasına doğru giderken söylenmeye devam ediyordu. Annesine “Kim ne derse desin ben Kenan’la evleneceğim beni engelleyemezsiniz!” Nermin Hanım, Serap’a yıllarca emek vermiş iyi yerlere gelsin diye çalışıp didinmişti. Tek başına olmanın da tüm önceliklerini Serap’tan yana kullanmıştı. O ders çalışsın diye evde temizliği erteler, yürürken dahi çıt çıkartmamaya çalışırdı. Akşam yatarken rahat uyusun diye kızının ballı sütünü dahi ihmal etmezdi. Hatta henüz Serap genç kızken elinde kalan son parasını, kızının o çok beğendiği eteği alabilmesi için harcamış eve yürümek zorunda kalmıştı. Nermin Hanım, evliliğinde de mutlu bir yuvası olsun istiyordu. Serap’ın her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünüyor, fakat bunun Kenan’la mümkün olmayacağını da biliyordu. Kenan aklı bir karış havada, işinde pek marifetli olmayan, aile sorumluluğu alamayacak bir çocuktu… Babasının inşaat firmasına gidip geliyor, bir yandan uzatmaları oynadığı okulunu bitirmeye ça

MESAJIM VAR # 2

Resim
MESAJIM VAR # 2 Sevgili günlük; Nasılsın? Beni sorarsan biraz düşünceliyim. İstanbul’a geldiğimden beri belki de tek başıma vakit geçirdiğimdendir, ama hayata eskisinden farklı bakıyorum. Sanki hayat bir şeyler anlatmak için karşıma türlü türlü işaretler veriyor gibi hissediyorum. Okuldaki yaşıtlarım, otobüsteki, yolda karşılaştığım insanlar, sokakta oynayan çocuklar… Hiçbir şey tesadüfen karşıma gelmiyormuş gibi algılamaya başladım.  Hayatta hiçbir şey öylesine olmuyor, hepsinin dikkatli bakınca bir anlamı var gibi hissediyorum. Şimdi bir karıncayı düşününce, küçücük bir canlının dahi verdiği bir fayda var, değil mi? Faydası arttıkça daha da bir anlamı oluyor yaratılan her varlığın. O halde bu hayatta insanın gördüğü, duyduğu ya da hissettiği şeyler nasıl anlamsız olabilir ki? Artık her işarette artık bir mesaj arıyorum. Bu düşünceler kafamın içinde dolanıp durdukça, etrafıma daha da dikkatli bakmaya başladım. Aslında bu durum etrafımla pek ilgilenmediğimi de gösterdi bana.

ETİ SENİN KEMİĞİ BİZİM!

Resim
ETİ SENİN KEMİĞİ BİZİM! Ayşe’nin kalbi bugün başka çarpıyordu. Çünkü bugün çocuğu okula başlıyordu. Günler öncesinden hummalı bir telaş sarmıştı. “Hangi okula yazılacak? Öğretmeni kim olsun?…” İyi dedikleri okul uzak, yakındakini o kadar tavsiye etmiyorlardı.   Kaç kişi ile konuşup fikir aldığını hatırlamıyordu bile. Kimi erkek öğretmen olsun, kimisi de olmasın diyordu… Biraz yaşını almış olsun tecrübeli olsun diyenler, nokta atışı isim verenler. “O öğretmen seneye birinci sınıf olacakmış, ben olsam beklerim” diyenler. Sonunda karar verebilmişlerdi ama sonrası vardı… Üniforma, çanta, beslenme, suluk, kırtasiye işleri... Anneanne, babaanne, dedeler de işe dahil olmuşlardı.   Zeynep, her iki ailenin de ilk torunuydu. “Aman kızım okula başlayacakmış!” diye ellerinde paketlerle geliyorlardı. Zeynep bu durumdan çok memnundu da okula gitmeye pek gönlü yoktu. Ayşe, kızı Zeynep’in bu durumuna bir anlam veremiyordu. Okul günü arkadaşlarını görünce fikrinin değişeceğini düşünüyordu. O gün

NELERDEN VAZGEÇEBİLİRSİN?

Resim
NELERDEN VAZGEÇEBİLİRSİN? Gizem, işe giderken biraz telaşlıydı. Bir saat gecikmişti. Sadece beş dakika daha fazla uyuyabilmek, ona biraz maliyetli olmuştu. Her sabah aldığı zeytinli açmayı ve sıkma portakal suyunu almaya vakti yoktu. Ofise geldiğinde homurdanarak çalışmaya başladı. Kahvaltı yapmadığı zamanlarda gergin olurdu. Tamamlamaya çalıştıkları bir proje vardı ve bu proje için çok çalışmıştı. Bilgisayarının ekranına bakarken bir an birkaç ay öncesi gözünün önüne geldi. Ona göre proje için pek çok fedakarlık yapmıştı. Ancak istediği övgüyü alamadığı için mutsuzdu. “Bu proje için nelerden vazgeçtim, ama hiçbir şekilde karşılığını alamıyorum.” diye söylendi. Ekrana dikkatle baktığında kendine aldığı notu fark etti. “Gizem! Bu kadarı da pes ama!” dedi kendine. Annesi için, Adana’da öğretmen evinde yer ayarlaması gerekiyordu. Tam o sırada yanına gelen patronu, asık suratlı bir ifadeyle “Geç kaldı bu proje! Çoktan yönetime ulaşması gerekiyor.” dedi ve gitti. Tüm problemler üst

BİR DÜĞÜN MASALI

Resim
BİR DÜĞÜN MASALI Esma’nın düğününe sadece üç ay kalmıştı. Hayalindeki düğün için gün sayıyordu. Tüm planlamalar neredeyse tamamlanmış sadece gelinliğine karar verememişti. Bir organizasyon şirketiyle anlaşmış, düğün gecesi için istediği konsepti örnek görsellerle sunmuştu. Davetiyelerini kendi tasarlamış ve bastırmıştı. Bu süreçte sosyal medyadan da fazlasıyla destek almıştı. Telefonuna dalmış bir şekilde görüntüleri kaydırırken bir düğün videosu izleyince panikleyerek yerinden fırladı ve Murat’ı aradı. Telefon çalarken telaştan tırnaklarını kemirmeye başlamıştı. - Muraaat! fotoğrafçıyı unuttuk, nasıl olur böyle bir şey? Her şeyi en ince detayına kadar programlamışken fotoğrafçıyı nasıl unuturuz? Şimdi fotoğrafçı ayarlamak nerden baksan 1 ayımızı alır. Ben daha gelinliğime karar verememişken bir de fotoğrafçı ile nasıl uğraşırım. - Hayatım sakin ol lütfen, daha 3 ayımız var. Fotoğrafçı işini bir haftada çözeriz sen de gelinliğine odaklanırsın. Hem organizasyon şirketinin tanıdığı b

MESAJIM VAR # 1

Resim
  MESAJIM VAR # 1 Sevgili günlük; Üniversiteye başlayınca, daha doğrusu ailemden kopup bu büyük karmaşık şehre gelince günlük tutmaya karar verdim. Bu sayede kendime bazı notlar çıkartmayı düşündüm. Bu sebeple artık gün sonunda birlikte Z-raporu alacağız. Merhaba! Adım Gül, İstanbul’a bu ilk gelişim. Anadolu’nun küçük bir şehrinden gelince başlarda korkmadım değil. Çok güzel bir şehir İstanbul. Fakat kalabalıklığı ve sürekli bir yerlere olan koşuşturması beni tedirgin etmedi değil açıkcası. Kendi halimizde küçük bir dünyamız varmış meğerse o sıcak şehrimizde. Orada doğmuş büyümüştüm, çevrem, arkadaşlarım tanıdık insanlardan oluşuyordu. Annemin ve babamın güzel bir arkadaş çevresi vardı, eş dost akraba… Görüştüğümüz kişiler belliydi. Oysa burası; sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dört bir yanından gelmiş çeşitli insanların olduğu metropol bir şehir. Nasıl alışacağım bilmiyorum, sevgili günlük. Bazen neden burada olduğumu düşünüyorum. Ailemin yanında okuyacağım bir ünivers

İŞİN SIRRI BEREKETİNDE!

Resim
  İŞİN SIRRI BEREKETİNDE! Sabah dükkanı erkenden açmıştı, güneş doğarken. Ortalıkta ku ş cıvıltıları haricinde ses yoktu . Sokaktaki mahalle esnafı, o dükkanını açtıktan en az bir saat sonra gelirdi. Önce kahvaltılarını yapıp ardından da sohbet muhabbete dalarlardı, sabah müşterileri de pek olmazdı zaten. Ama bizim Hasan Amca öyle değildi… Kışları hava aydınlanmadan açardı dükkanını. Çünkü biliyordu günün bereketine nasıl ulaşacağını… Sabah gelir gelmez kediler etrafına üşüşürdü . Önce onları besleyerek başlardı güne. Hasan Amca bereketin sırrını deneyimlemişti. Hep vererek başlardı güne. Pastırmanın kenarlarından kalan parçaları, dilimleyerek sattığı et kavurmalarının kırıntılarını kedilere dağıtırdı.. Çünkü biliyordu ki; veren el bereketlenir. Meydanın köşesinde 8 m2’lik minik bir dükkanı vardı. Sadece kahvaltılık satardı peynir, zeytin, tereyağı, pastırma, sucuk. Yeri küçüktü küçük olmasına ancak müşterisi eksik olmazdı. Herkesten uyguna satardı, kimseyi de boş geri çev

BEN, BEN ve YİNE BEN

Resim
BEN, BEN ve YİNE BEN Yaşadığımız hayatın temel sorularından biri “Nereden geldik ve nereye doğru ilerliyoruz?” Çoğunluğun sormadığı fakat, soranlara detayda algılama marifeti kazandıran bir sorudur. İnsanın nereye doğru ilerlediğini gösteren temel işaretlerden biri, yaşam stilidir. İlişki, kariyer, ticaret, aile, ebeveyn-çocuk ilişkisi, çocuk yetiştirme, sağlık, beslenme, spor ve daha birçok alandaki düşünce, davranış kalıplarımız ve hassasiyetlerimiz yaşam stilimizin temelini oluşturur. Özellikle şu içinde bulunduğumuz dönemde, insanların çoğunlukla bireysel çıkarlarını önceliklendirdiğine şahit oluyoruz. Başkasının problemine ilgisiz kalan ve en kestirme yoldan kazanca erişme isteği yüksek tutumlar... Bu durum da insanların giderek bencilleşmesine sebebiyet veriyor. Fark ettin mi? Sohbetlerine “Nerede o eski zamanlar!” diye başlayanların sesi dahi azalır oldu. Neden? Çünkü, günümüz dünyasında bireyselliğe fazlasıyla meyleder vaziyetteyiz. Herkesin “benim ailem, benim çocuğum,