KÜÇÜK BİR
SOHBETİN BÜYÜK ETKİSİ
Gül ve
arkadaşları, her hafta olduğu gibi bu Cuma da Hatice’nin evinde buluşmuştu.
Sohbetin konusu çocuk yetiştirmek, onlara güzel ve faydalı değerleri öğretmek
ve en önemlisi onlara örnek olmaktı.
Herkes benzer
konudan dertliydi. Çocukları hiçbir şeyden mutlu olmuyor, hep daha fazlasını istiyorlardı.
Herkes konuşup kendi deneyimlerini paylaşırken, Elif’in gözleri parladı,
heyecanla başladı konuşmaya;
"Kızlar,
biliyorsunuz çocuğum yok ama bir şey düştü aklıma. Acaba iyilik hareketi
başlatmak adına; her gün çocuklarınıza bir miktar harçlık verseniz ve onlara bu
paranın bir kısmını kumbaraya atmalarını, ancak buna zorunlu olmadıklarını
anlatsanız nasıl olur? Bu kumbarada biriken paranın ihtiyaç sahiplerine
ulaşacağını söyleseniz. Belki bir çocuğa, belki bir hastaya ya da evsiz birine…
Çocuklar böylece hem yardımlaşmayı öğrenir hem de kendi iradeleriyle iyiliği
seçme fırsatı bulurlar."
Elif’in
fikri ilgiyle karşılandı. Gül, bu düşünceyi hemen hayata geçirmeye karar verdi.
Evin yolunu tutarken, hemen bir kırtasiyeye uğradı. Büyük kızlarının hoşuna
gideceğini düşündüğü bir kumbara aldı. Ertesi sabah, kahvaltı masasında
kızlarını karşısına aldı ve onlara kumbarayı göstererek şöyle dedi:
"Kızlar,
artık her gün benden belirli bir miktar harçlık alacaksınız. Bu harçlıktan
dilediğiniz kadarını kumbaraya atabilirsiniz, ama bunu yapmak zorunda
değilsiniz. Ay sonunda, kumbarada para birikirse bir çocuğa, çalışamayan bir hastaya
ya da ihtiyacı olan birine ulaştıracağız."
Kızlar bu
fikre çok sevindi. İlk kez harçlık alacak olmanın heyecanı içindeydiler. Anne,
onlara kişi başı 50 lira verdi. Küçük kızı Aylin hiç düşünmeden paranın
tamamını kumbaraya attı. Ablası Çiğdem, kardeşinin bu hareketini görünce biraz
tereddüt etse de sonunda o da tüm parasını kumbaraya bıraktı. Önce biraz
zorlanmıştı ama sonrasında büyük bir mutluluk hissetti.
Günler
geçtikçe, kızlar harçlıklarını aldıktan sonra heyecanla kumbaraya para atmaya
başladılar. Artık ay sonunu sabırsızlıkla bekliyorlardı. Kendi küçük
katkılarıyla bir başkasının hayatına dokunacaklarını bilmek onları daha da
motive ediyordu.
Ayın sonunda
çocukları ara ara harçlıklarından bir miktarı kendilerine ayırsalar da çoğunu
kumbaraya atmış, fazlaca birikimleri olmuştu. Gül, kızlarına bu parayı kime
vermek istediklerini sordu. Kızları ise kendileri gibi çocuk olup,
ihtiyaçlarını karşılayamayan bir çocuğa vermek istediler.
Gül ve
kızlar birlikte yardım yapacakları evi bulup ziyaret ettiler ve Gül fark etti
ki, kızları o günden sonra söylememesine rağmen her gün kumbarada para
birikmeye devam ediyordu.
Gül,
arkadaşlarıyla tekrar buluştuğunda bu deneyimi onlarla paylaştı. Kızlarının kendi
seçimleri ile iyi bir şey yapmaları çok sevindiriciydi. Sadece küçük bir
sohbetin, böylesine güzel bir alışkanlığa dönüşmesi ona ilham vermişti.
Bazen
farkında olmadan, küçük bir adımla büyük değişimler başlatabiliriz. Çocuklarımız,
bizleri ve davranışlarımızı model alır. Onlara iyiliği, paylaşmayı ve merhameti
öğretmek istiyorsak, önce kendimiz bu değerleri yaşamalıyız. Az ya da çok
demeden elimizden geleni yaparak, onların kalplerine dokunabiliriz. Çünkü en
güzel dersler, sözlerle değil; bilakis davranışlarla verilir.
Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır…
İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…
Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…
İnsanlar kendi seçimlerine önem verir. Biz de çocuklarımıza iyilik yapabilecekleri seçenekleri sunmalıyız. Teşekkürler bu güzel öneri için…
YanıtlaSilEn güzel dersler sözlerle değil bilakis davranışlarla verilir... Ahh ne kadar güzel bir mesaj
YanıtlaSil