AMERİKAN MUTFAK
Evliliğin 1. Yılı
Merhaba, Bendeniz 1+1 Amerikan mutfak! Üç yıl önce çok hevesle, anlata anlata bitiremeyerek satın aldılar beni. Çok aşık bir çift el ele gezdiler odalarımı.
- Burayı kahve köşesi yaparız, bu tezgâhı yemek masası olarak kullanırız. Şuraya iki koltuk. Tam karşıya da televizyon. Aşkım ya ne kadar güzel değil mi?
+ Evet aşkım ya çok güzel hem zaten biz birlikte olduktan sonra her yer saray değil mi?
İnanın neredeyse ben bile ağlayacaktım. O kadar mutlu oldum ki! Kıymet bilen insanların eline düştüm. Beni hor kullanmazlar değerimi bilirler diye sevinçten oynayacaktım neredeyse. Tertemiz temizleyip hazırladı beni Birgül, en güzel eşyaları seçmiş benim için. Her şey tamamlanınca, kendimi gelin gibi hissettim.
Düğün günü gelin ve damat da gelince işte o zaman tam oldum. “Oh be!” dedim, artık sadece bir artı bir Amerikan mutfak değilim. Ben artık birbirini seven iki gencin yuvasıyım! Artık kimse benden kuru bir duvar gibi bahsedemez ona göre.
Ocağımda birlikte yemekler pişiriyorlar, koltuklarıma
uzanıp film izliyorlar. Öyle tatlılar ki mısırı da ben patlatıp ellerine
veresim geliyor yani. Tek problemim gündüzleri işe gidiyorlar ya
çok yalnız kalıyorum. O biraz canımı sıkıyor. Ama olsun akşamın neşesi de bu
sıkıntımı alıp götürüyor.
Evliliğin 2. Yılı
Eski neşem kalmadı artık. Nazar mı değdi bize ne oldu
anlamıyorum. Biri terfi almış geç saatlere kadar çalışıyor. Öbürü de ona
kızdığı için kendini resmen sokaklara attı. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor ya
annesinin evine gidiyor. Hiç olmadı horon moron kursu derken eğlenecek bir şeyler
buluyor kendine. Bense yapayalnız kaldım. Tek başıma ısınamıyorum bile. Soğuk
ve ıssız...
Evliliğin 3. Yılı
Ben onlara ne yaptım ki tüm suçu bana atar oldular? Neymiş efendim çok küçükmüşüm! Artık sığmıyorlarmış. Beni satıp daha büyük bir ev aldıklarında mutlu olacaklarını sanıyorlar. İyi de siz evde bile değilsiniz ki... Halbuki benimle birlikte olduğunuzda ne kadar da mutluydunuz, ne çabuk unuttunuz!
Ben sizi uyarmaya çalıştım ama hiç kulak vermediniz ki. Evde iki senedir yemek pişirmediğiniz halde sürekli yeni yeni tencereler, tabaklar aldınız. Yıkamaktan, ütülemekten sürekli şikâyet ettiniz ama olanlara yetişemezken peşi sıra yeni kıyafetler aldınız.
Sevdiğiniz arkadaşlarınız geldiğinde bir şekilde sığdınız, hiç şikâyet etmediniz ancak aile büyüklerini ev küçük diye bahane ederek hiç ağırlamak istemediniz!
Beni temizlemekten, bakımlarımı yapmaktan, bozuk yerlerimi tamir etmekten üşendiniz Gel gelelim benden daha büyük, tarz olanlarının kahrını çekebileceğinizi düşündünüz.
Başka yerlerde kaybettiğiniz mutluluğunuzun, suçlusunu
ben yaptınız. Size bir şey diyeyim mi, siz
var ya siz!
Elinizdekinin kıymetini bilemediniz.
İnsanoğlu ona verilenin hakkını veremediğinde o imkân
da elinden kayıp gider. Öyle ki daha büyüğü, daha iyisi, daha
güzeli derken yitip gidenlerin farkında bile olmaz.
İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Bize verilenlerin hakkını verebilenlerden olabilsek keşke...
YanıtlaSilNasıl nasıl güzel kalemınıze saglık
YanıtlaSilEvet. Çok doğru... Gerçek ama çok, acı..
YanıtlaSilÇok güzel ve faydalı bir yazı olmanin hakkını vermiş:) kaleminize sağlık
YanıtlaSilÇok güzel ve faydalı olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilKaleminize sağlııık :)
YanıtlaSilDışardan bakınca yaptıklarımız aslında ne kadar saçma görünüyor ilk önce ne kadar güzel diyip sonra suçu eve atmak...
YanıtlaSilElimizde olanların kıymetini bilenlerden olmak duasıyla..
YanıtlaSilYüzümde kocaman bir gülümsemeyle okudum, kaleminize sağlık💜
YanıtlaSil1+1 imkanlarımızı düşündürdü, elinize sağlık
YanıtlaSilHerşeye zıttından bakabilmek,sen boyutuna geçebilmek farklı ama bi okadr keyifli bir şekilde dile getirilen bir yazı olmuş kaleminize sağlık...
YanıtlaSilKaleminize sağlık…ne kadar alıştık hep daha fazlasını istemeye… olmayınca da her şeyin sorumlusunu imkansızlığa bağladık…çok güzel bir yazı olmuş…
YanıtlaSil