ZAMANE GRETELİ
Basamakları çıkarken nefes nefese kalıp trabzana tutundu. Sanki kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Her sabah yataktan kalkarken çektiği işkence ise cabasıydı. Başak henüz çok gençti ama şimdiden birçok sağlık problemi ona göz kırpıyordu.
Bundan 2
yıl önce, üniversite sınavına hazırlanırken olmuştu ne olduysa. Yemek yemeyi hep
severdi, ama sınav kaygısı paçasını sarınca taze fasülye ile stresinden
kurtulamayıp biraz sağlıklı atıştırmalıklar, biraz tuzlu kraker, cipsler, hadi
şekerli bisküviler, çikolatalar derken kremalı tatlılara doğru giden bir yola
düştü. Hansel ve Gretel’le aynı kaderi paylaşır gibi canı ne istiyorsa onu
yiyordu. Ne de olsa sonra zayıflarım diye düşünmüştü hep. Farkında değildi ki
masaldaki cadının hilesiyle benzer bir hileye kandığını. Böylece nasıl
olduğunun farkına dahi varmadan tüm kilolarını almıştı. Her tartıya çıktığında
eskisinden +1 kilo ile karşılaşıyordu. Yanlış beslenme saatleri, paketli yiyecekler
üzerine bir de hareketsiz kalınca vücudunun tüm sistemi alt üst olmuştu.
Artık
üniversiteliydi ve insanların onu beğenmesini, eski sağlıklı günlerine
dönebilmeyi çok istiyordu. Bu sebeple sorunu bir an önce çözmeliydi. Ancak kısa
sürede o kadar kiloyu vermek kolay değildi. Bu yüzden şok diyetler uygulamaya başlamıştı.
Bir spor merkezine de yıllık kayıt yaptırmıştı. Ne var ki kısa sürede kendindeki
yeni değişiklikler onu daha da rahatsız etmeye başladı.
Gün içerisinde başı dönüyor, kendini halsiz ve sinirli hissediyordu. Spora gitmesi gerekiyordu ama buna gücü yoktu. Kendini zorlayarak gittiğinde ise "Hareketler çok zor, yapamıyorum" diyordu. Spor sonrası ağrılardan şikâyet ediyor, tekrar gitmek istemiyor, çok üşeniyor ve sonrasında vazgeçiyordu. Bir sarmal olmuştu artık ve bu gidişi değiştirmezse sağlığı elden gidecekti.
Annesi de
onun için endişeleniyordu. Başak önce günlerce aç kalıyor sonra sevdiği
yiyeceklere dayanamayıp eski beslenme stiline geri dönüyordu. İstikrar olmayınca da haliyle sonuç
değişmiyordu. “Çünkü hayat, sürekliliğe karşılık veriyordu.” O iki kilo
verip 3 kilo aladursun, artık bozduğu diyetlerden sonra çektiği vicdan azabı da
azalmış “Bir defalık istediğim şeyi yiyemeyecek miyim ben?” diye söylenmeleri
de başlamıştı. “Haftalarca uğraşıp verdiğimi bir defada geri alıyorum!”
diyordu.
Yine bir
gün okuldan sonra dışarıda biraz zaman geçirip eve doğru yola koyuldu.
Apartmana girip merdivenleri; “Yok yok
ben su içsem kilo alıyorum.” diye söylene söylene çıktı. Nefes nefese
gelmişti eve. Bu duruma üzülen annesi: “Başak, gel kızım konuşalım biraz…”
dedi.
“Ben de
doğum sonrası aldığım kiloları vermekte çok zorlanmıştım. Hızlıca vermek
isterken sağlığımı da bozmuştum. Bir bebeğim vardı ve ona iyi bakmak için kendi
sağlığıma da dikkat etmeliydim. Evet, biraz zaman alacaktı, ama hem senin hem
de kendim için bunu yapmalıydım.
Şimdi sen
de görüyorum kendine eziyet ediyorsun. Neden hem sağlıklı olup hem de kilo
veremeyesin ki? Bu birden olacak bir şey değil. Seni bir gün de mi doğurdum ben,
güzel evladım? 9 ay ne zorluklar çektim ne sancılar, mide bulantıları, bel ağrıları, uykusuz
geceler... Gün bir anda akşam oluyor mu? Ya da bir anda sabah? Sana tohum
verdiklerinde toprağa koyup sabırsız da olsan onu bekliyorsun ve o çatlıyor, sana
güzellikle dolu bir çiçek sunuyor. Hatta verilen her tohumun çiçek açma süresi
de bir olmuyor.
Hayatta hiçbir şey bir anda olmuyor. Sen de bir anda almadın ki bu kiloları, nasıl bir anda veresin? Kilo almanın olduğu gibi, kilo vermenin de hakkını vermek gerek. Öyle değil mi? Şimdi söyle bana bu konuda gerçekten bir adım atmak ister misin?"
Başak'ın
yapması gereken, öncelikle karar vermekti. Fakat bu sefer verdiği karardan
vazgeçmeden, sonuna kadar giderek. İlk iş Hansel ve Gretel’in düştüğü tuzağa düşmeyecekti.
Tıpkı masaldaki gibi kurabiyeden evin, değil önünden geçmek sapağına
uğramamaktı niyeti. Masalın cadısına prim vermeyecekti bu defa ve gidip koca
bir yıl yerine hemen bu akşam başlayacağı aylık bir egzersiz paketi satın
alacaktı. Bu yol epey uzun sürecekti belki, ancak bu sefer kararlıydı.
Sonuçta
şu bir gerçekti ki hiçbir başarı emek vermeden olmuyor, o zorluğu yaşamadan
faydaya kavuşulmuyordu.
Bu işi
hızlı diyetlerle değil, aynı zamanda sağlıklı beslenmeyi sürekli hale getirerek
yapacaktı. Spor onun için bir zorunluluk değil, bilhassa hayatının bir parçası
olacaktı.
Elbet bir
günde gelmeyen kilolar bir günde gitmeyecekti. Yavaş yavaş ama sağlıklı, canlı
ve dinamik kalarak kilolarına veda edecekti. Ve bugün de başlamanın tam
sırasıydı!
Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır…
İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…
Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…
Her gerçek heybesinde bir bedel taşır...
YanıtlaSil“Çünkü hayat, sürekliliğe karşılık veriyordu.”
YanıtlaSilÖyleyse yaptığımız iyi şeylere devam ediyoruz, ta ki biz de davranış haline gelene kadar :)
"Hayat anlık tepkilere degil sürekliliğe tepki veriyor" kafamda dönüp duruyor bu cümle...
YanıtlaSilAralarına özenle saklanan pırlantalarıyla inci gibi dizilmiş bu satırlar için teşekkür ederiz. Okuyucusunun nasibince faydalanabileceği müthiş bir yazı olmuş. Teşekkürler Dtö, Sonsuz şükürler Rabbimize♡
YanıtlaSilDönüşmek isteyenler için çok faydalı bir yazı olmuş, emeğinize sağlık
YanıtlaSilEeğinize sağlık. hiç bir şey hemen olmuyor. gerçekten!
YanıtlaSilNe motive edici bi yazı, kaleminize sağlık! 😊
YanıtlaSil"Gerçekten bir adım atmak ister misin?" ne anlamlı bir soru, daha önce yaptıklarının gerçek bir adım olmadığını anlatan...
YanıtlaSilHer şeyin bir gerçeği var, yeterki insan o gerçekliğin bedellerini kabul etsin ;)
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌼
Sürekli ama sağlam her şeyi birden yapmak değil sağlam yapmak.
YanıtlaSil