AYNA AYNA SÖYLE BANA!
“Evveeett! Son olarak da rujumu süreyim de çıkayım. Uzun zaman oldu kızlarla görüşmeyeli. Eminim saçımın yeni halini görünce çok şaşıracaklar. Hemen hangi kuaföre gittiğimi sorarlar kesin. Ama söylemeyeceğim tabii ki. Hem onlara bu renk bana yakıştığı gibi yakışmaz.” dedi ve çıkmak için kapıya yöneldi. Bir an durakladı ve aynada gördüğü yansımasına öpücük atıp evden çıktı.
Ailesinin biricik kızları Eylül henüz liseyi bitirmiş genç, alımlı bir kızdı. Babasının prensesi, annesinin göz bebeğiydi ne de olsa. Biraz şımartılmak onun hakkıydı.
O gün yaz boyu görüşmediği lise arkadaşlarının yanına gideceği için çok heyecanlıydı. Yazın neler yaptığını, nereleri gezdiğini, başına gelen her şeyi tek tek anlatmak için sabırsızlanıyordu. “Yanlarına bir an önce gideyim de bensiz sıkılmasınlar…” diye düşünüp adımlarını hızlandırdı. Yanlarına vardığında ise kızlar kahvelerini içmiş, gülerek bir şeyler konuşuyorlardı. Eylül bunu görünce şaşırsa da belli etmeden biraz arkadaşlarını izledi. “Bensiz neye gülebilirler ki bu kadar acaba?” diye içinden geçirerek arkadaşlarının yanına gitti.
- Kızlar
ne ara kahvelerinizi içtiniz? Saat 12’de buluşmayacak mıydık?
- Eylül sen grup yazışmalarını okumadın mı? Biz 10.00’da buluşup kahvaltımızı yaptık. Hepimizin üniversiteyi kazanmasını birlikte kutlayalım istedik.
- Ay nasıl okuyayım yazışmalarınızı tatlım. Sosyal medyadan takip etmiyor musunuz sayfamı? Neyse durun, Bu yaz neredeyse dünya turuna çıktık biz. Ayyy ne hikayeler ne hikayeler… Anlatayım da biraz ufkunuz açılsın.
Eylül, her zaman ki gibi sadece kendisinden bahsetmeye başlamıştı bile. O konuşurken arkadaşları birbirine imalı bakışlar atıyorlardı. Onunla neden hala arkadaş kaldıklarını düşünüyorlar, ama pek de mantıklı bir cevap bulamıyorlardı. Tek ortak noktaları aynı sınıfta olmalarıydı. Artık okulda bittiğine göre bu arkadaşlığı sürdürmenin ne anlamı vardı ki? Aslında onu bu buluşmaya da çağırmayacaklardı ama onca yılın hatırına birlikte olmak istemişlerdi.
Arkadaşlarından Selin, dayanamadı ve “Yeter Eylül. Bir kere bile bize sen nasılsın? Neler yaptın diye sormadın. Üniversiteyi kazandık diyoruz nereyi, hangi bölümü kazandığımızı bile sormuyorsun. Kendin ile o kadar meşgulsün ki etrafında dönen olaylardan haberin bile yok.” derken, diğer kızlar da Selin’i onaylar şekilde başlarını salladılar.
Eylül afallayarak önce Selin’e sonra onu onaylayan arkadaşlarına baktı. “Ben hep kendimden bahsetmiyorum ki. Size de yorum yapmanız için fırsat tanıyorum. Ayrıca saçımı farkettiğiniz halde, bir hayırlı olsun demediniz aşk olsun!” dedi dudak bükerek.
Arkadaşları
Eylül’ün bu sığ tepkisi karşısında bir anda masadan kalkıp mekanı terk ettiler.
Eylül hiç beklemiyordu, şaşkındı. Arkadaşlarının onu masada öylece bırakıp gitmelerine içerlemişti. Yol boyunca düşündü. Eve geldi ve makyajını silerken uzun uzun ve boş boş aynaya baktı.
“Gerçekten beni kıskanmıyor olabilirler mi? Yüzümü, ailemi, onlarca takipçimi ve yeni boyattığım saçlarımı…?” dedi aynadaki yansımasına bakarak. Etrafında döndüğünü zannettiği dünyası, bir anda başına yıkılmıştı sanki.
“Peki
şimdi ne yapmalıyım?” dedi Eylül kırgın ve mutsuz ses tonuyla. Ne yapması
gerektiğini gerçekten bilmiyordu, çaresiz hissediyordu Sebebi ise en ufak
probleminde bile ailesinin onun yerine çözüm üretmesiydi. Oysa problemlerimiz
değil miydi hayatta bizi güçlendiren şey?
Problemler çözümü ile birlikte verilmiyor muydu bize?
“Problem
kiminse, çözüm onundur.” dediğini hatırladı lisedeki matematik öğretmeninin.
Hayat matematiktir, bir problemi çözmeden diğerine geçemezsin, sınıf
atlayamazsın. Problem seni geliştirmek için sorulur ve sen onu çözerek
geliştiğini ispatlarsın. İspatlarınla artık bir üst sınıf için hazırsındır.
O
aklı beş karış havada halleriyle hiç anlamamıştı bu sözleri. Oysa eski
öğretmeni ona hayat dersi vermiş, Eylül ise ancak şimdi farkına varabilmişti
gerçeği .
Marifet
anlatmakta değil, dinleyen olabilmekte gizliydi. Sağlıklı bir ilişkide kişinin
kendini ön planda tutmadan, karşıdakinin ihtiyacına odaklanmasıydı kıymetli
olan…
İnsanoğlu,
yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük
dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki
kişi...
Emeğinize sağlık…
YanıtlaSilİnsan sadece kendisiyle ilgilendiğinde ne kadar da itici oluyor…
“Problem kiminse, çözüm onundur.”
YanıtlaSilAnlayabilmek ve uygulayabilmek dileğiyle…
Ellerinize sağlık🤍
Günümüzde çevremizde o kadar çok Eylül gibi insanlar var ki... hakikaten yoruyorlar insanı. Umarım onlar da bu yazıyı okurlar.
YanıtlaSilGerçek ilişkiler kurabilmek duasıyla ☺️
YanıtlaSilMarifet anlatmakta değil dinleyen de gizliydi...insan yeterki farkına varabilsin geç olmadan gerçeği farkedebilenlerden olabilmek duasıyla...
YanıtlaSilHer insan kendi problemine kendi çözüm üretmeli ben de bunu aldım cebime :) Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş...
YanıtlaSilBu farkındalık icin teşekkür ederiz ...
YanıtlaSilTam da günümüz anlatan bir yazı. Herkesin sadece kendinden bahsettiği bir dönemde yaşıyoruz. Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilDünyanın kendi etraflarında döndüğünü sanan insanlardan uzak olmak dileğiyle…
YanıtlaSilEtrafımız o kadar çok sadece kendini gören insanlarla dolu ki onlarla uğraşmaktan kendimizi göremez olduk halbuki hiç de değmiyorlar…
YanıtlaSilAynadakiyle bu kadar ilgilenmek ne kadar da yalnızlaştırıyor insanı. Onun yerine karşısındakiyle ilgilense bu sonu yaşamazdı. Yazık hakikaten. Bir çoğumuzun çevresi bunun gibilerle dolu. Hepsinden böyle kolay arınabilsek keşke.
YanıtlaSilİnsan hayatta problemle karşılaştığında hep dış dünyaya suçu atıp çözmek yerine kaçmayı tercih ediyor.. Hayatın getirdiği problemleri çözme marifetini umuyorum ki kazanırız...
YanıtlaSilKaleminize sağlık..
Biz değilde bizim arkadaşlarımız var hep böyle değilmi.Aslında şu bedelsiz ce şikayet dolu dönemimize baktığımızda görüyoruz ki hepimiz bir yerlerde alıyoruz o aynayı elimize.
YanıtlaSilEylül'ün sonu çok net belli zaten. Yalnızlık. Bir tek ben varım diyen bir tek olarak kalmaya mahkum. Ders çıkarmak gerek. Yazı çok hoş. Tebrikler
YanıtlaSilBen boyutunda ve ihtiyç gidermeyen bir ilişki içinde olduğumuz sürece hiç bir zamn mutlu olmayı beklememeliyiz ..
YanıtlaSilMarifet aktarmakta değil dinleyen olmakta gizli bu cümle hayatı değiştirir
YanıtlaSilKıymetli olan, bakmakla görmek arasındaki farkı biliyor olmak…🎈
YanıtlaSilİnsan önem vermesi gerekenlerin farkına varsa ilişkilerde sıkıntı yaşamayız.
YanıtlaSilBen bu Eylül'ü tanıyorum sanki :)
YanıtlaSilSadece yeni nesil değil yetişkinlerden de sadece kendi konuşanlar, "başım ağrıyor" dediğinde "ay seninki de ağrı mı? benim ağrım daha fazla..." diyerek lafı kapanlar... şimdi anladım ki bunların ortak özelliği kendi problemlerini çözmek için çaba harcamamaları...
Masada bırakıp gitmeleri biraz ağır mı oldu dedim, sonra acaba beni mi kıskanıyorlar diye düşününce :)
YanıtlaSilGünümüzde insanlar karşıdakini o kadar az dinliyor ki... İnsan sürekli aktararak karşıdakini anlayabilir mi? Ne kadar insanlar tarafından kabul edilir?
YanıtlaSilÇok hoş bir yazı olmuş. günümüz gerçeğini yüzümüze vurmuş sanki..
YanıtlaSil