ACELE ET 2: YOK YOK BEKLERİM!
Sabahından itibaren sabırsızlıkla geçen gününün ortasında, Kenan ekrana boş boş bakıyordu. Kafasında çakan şimşekle anladığı şuydu; istiyordu ki hemen her şey hallolsun. Hal bu ki internet arızalıysa o mail yavaş inecekti. Sabah dalgınlığında 3 saniye geç fark edecekti birileri yeşil ışığın yandığını.
Bir çocuğu, bir çalışanı
yetiştirirken ya da kimi yetiştirirsek yetiştirelim o birdenbire olmayacaktı.
Kendisi sanki her şeyi hemen öğreniyordu da birilerinde bunu göremeyince hiç
beklemeye dayanamıyordu. Kendine sinirlendi. “Ben bunu daha nerelerde yapıyorum
kim bilir?!” derken
geçen sene yaşadığı sağlık problemi aklına geldi.
Biraz kilo almıştı ve 7-8 kg
verme hedefi koymuştu kendine. O hedefe ulaşabilmesi için spor yapma ve
beslenme şeklini değiştirmesi gerektiği söylemişti, çalıştığı firmanın
diyetisyeni. Kenan da “Ah benim o kadar vaktim ve sabrım yok!” diyerek
diyetisyeni bırakmıştı. Öyle ki kısa yoldan çözümü zayıflama ilaçlarında arayan
Kenan neredeyse hastanelik olmuştu.
Bir şeylerin sonucunu görmek için
beklemeye tahammülü yok denecek kadar az bir adamdı. Bilgisayarın ekranınana
dalgın dalgın bakarken “Hakikaten! 2-3 ay spor yapmaya ve düzgün beslenmeye
dahi sabrım yokmuş ki benim.” diye içinden geçirdi. İnsan acele ettikçe
kestirme yolların dikenleri ona batar durur da fark etmezmiş meğer…
Bir bitki dahi önce filizlenir büyür, sonra yaprak açar ve çiçek verir. Bir kedi bile yavrusunu yetiştirirken nasıl sabırlı davranır. Kendine sorduğu adil sorulara verdiği cevaplar ile zihni iyice berraklaşan Kenan… Kendiyle sessizce koyu bir sohbete daldı…
“Buse’nin ayakkabı bağlayışındaki zorlanması onu geliştiren şey ve ben ona merhametle bakıp destek olacağıma, kızımın sürekli acele ettiriyorum, yetmez gibi Serpil’e de laf ediyorum. Kızımın yüzüne ne zaman tebessümle baktım hatırlamıyorum bile. Bir kedi gibi bile olamadın Kenan! Çevremi kırmam yetmiyormuş gibi bir de kendimi sürekli strese sokuyorum. Meğersem tüm dikenler asıl benim üstümdeymiş ya...” Eşi Serpil’i ararken bile telefonu açmadığı zamanlar gözümün önüne geldi. Hemen sinirlenir, “Gün içinde yoğunum zaten, şu telefonu ilk aradığımda aç be kadın!” diye homurdanırdı.
Sofrada yemeği beklerken bile
gerilirdi. Her akşam yemeği bir stresti Kenan için. “Hadi Serpil, hadi şu
yemeği koy artık tabağa. Ne düşünüyorsun bu kadar?” Aynı bu sabah arabada yeşil
ışık yanar yanmaz kornaya basarken söylediği şey aklına geldi. “Sizi mi
bekleyeceğiz!” İç muhasebesinin ardından…
Serpil’i aradı, “Serpil, benim
güzel karım, akşama şöyle çömlekte benim sevdiğim gibi bir kuru fasulye yapsan
olur mu? Çok canım çekti.” dedi. Serpil “Güzel karım derken, başına taş filan
düşmedi değil mi Kenan? Ayrıca kuru fasulyeyi geceden suya koymam lazımdı,
şimdi koysam bu sefer yemek saati biraz gecikir.” dedi. “Yok hayatım yok taş
düşmedi de beynimde şimşekler çaktı diyelim biz ona. Ayrıca olsun sen suya koy,
ben beklerim, hiç problem değil, ne de olsa bir şeylerin olması için biraz
sabretmeye ihtiyaç var değil mi?”
İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Eylemleri de bu isteği kovalar...
Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
sabır ile neler olmaz ki... aferin kenan... diğer kenanlara da örnek olsun :)
YanıtlaSilKaleminize sağlık insan neye acele ederse oraya geç kalır....
YanıtlaSilAceleciligi sükunetle karar almaya ceviren topluyor bonusları🌸
YanıtlaSilne de olsa bir şeylerin olması için biraz sabretmeye ihtiyaç var değil mi?”.....
YanıtlaSilÖyle bür geçer zaman…
YanıtlaSilİnsan sonuca odaklanınca sabrı da kalmıyor keyfî de...
YanıtlaSilÖzellikle bu dönem insanlarının en ortak problemi, sabırsızlık!
YanıtlaSil