YENİ GELİNİN TATLI TELAŞI




Yeni kelimesini bu kadar sık kullandığı bir zaman olmamıştı. Neredeyse her şeyin başına ‘yeni’ ekleniyordu. Yeni ev, yeni eşya, yeni mahalle, yeni medeni hali; yeni yeni yeni… Ama öykünün en can alıcı kısmı; ‘yeni gelin’ olma sıfatıydı. Tüm gözler onun üzerindeydi. Hal böyle olunca bildiğini unutan birine dönüşmüştü Sevim. Mutfağa girdiğinde eli ayağına dolaşıyordu. Çeyizlerini yerleştirirken eve birden fazla insan eli değince, her şey iyice kontrolünden çıkmıştı. Her seferinde en az iki çekmece açtıktan sonra aradığını bulabiliyordu. Hele sadece çayın yerini bulmak için on dakikadan fazla zaman harcamak da neyin nesiydi?

Aslında mutfakla arası iyi sayılırdı. Şimdi ne olmuştu da beceriksiz kızlara dönmüştü. Basit bir salata yaparken bile dev gibi bulaşıkla karşılaşıyordu. Gün göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyordu. Kahvaltı, temizlik, akşam yemeği derken, evde bir oradan bir oraya koşturma telaşesi, eşinin kapıyı çalmasıyla son buluyordu nihayet. Üstüne başına çeki-düzen veremiyordu çoğu zaman ama en azından sakinliyor, gülümseyerek eşini karşılıyordu. Ama iyiden iyiye afallamıştı! Eşi evden çıktıktan, geri dönene kadar ki zaman dilimini, sudan çıkmış balık gibi geçirmeye bir son vermesi gerekiyordu artık!

Yine de günler birbirine benzer geçip gidiyordu. Kocaman bir hafta geçip gitmişti bile. O sabah, Sevim evin içinde dört dönerken diğer odadan bir telefon sesi geldi. Ekranda kayınvalidesinin ismi vardı; “Emine Anne” sadece anne demek zordu. Çözümü anneyi ismin yanına eklemekte bulmuştu.  Acaba neden aramıştı? Daha yedi gün olmuştu, gelecek değillerdi ya! 

Henüz misafir ağırlamayı yüreği kaldırmıyordu. Mutfakta yaptığı sakarlıklarla evlere şenlik bir hali vardı zaten. İnsan ne kadar acıdan kaçmak isterse istesin elbette onu bulacaktı. Sevim’in de korktuğu başına geldi. Kayınvalidesi oğlunun kalan eşyalarını getirme bahanesiyle bir kahveye uğramak istemişti. Hem de bir saate kadar. Sevim sadece “Tabi” diyebildi. Eyvah şimdi kahvenin yanına ne ikram edecekti. Kuruyan çamaşır yığınını katlayıp dolaba kaldırmamıştı. Kahvaltı bulaşıkları da tezgâhta diğer işlerin bitmesini bekliyorlardı. Sıra ona mı gelmişti. Yeni evliydi, yeni yeni!

“Bari bir kurabiye yapayım, hemen pişer” diye mutfağa girdi. Fındık yakışır diye kavanoza elini atmasıyla kavanoz yere düştü. Olan olmuştu. Üstün körü yerleri süpürüp hızlıca hamuru hazırladı. Kurabiyeyi fırına attığında zil çalıyordu, bir saat geçmiş miydi! Bulaşıklar, bastığında ayağının altında çıtırdayan fındık ve cam parçaları derken o an “Evde yokum mu desem.” diye içinden geçirdi. Ama her şeye rağmen yeni gelin tebessümü ile kapıyı açtı. Kayınvalidesi kokuyu duyunca yüzünde gülümseme ile gelinine sarıldı; “Ooo kokular geliyor!” 

Mutfağın halini görmese iyiydi. Emine Hanım’ın tebessümü yüzünde asılı kalmıştı.

“Ah kızım ne zahmet ettin, kahve içip kalkacağım zaten, acele etme, olur öyle.” diyerek moral vermeye çalıştı. Gelininin yüzünden anlaşılıyordu tedirginliği, sakince elindeki poşetleri bir kenara bırakıp, aynı sakinlikle koltuğa ilişti. Aslında bilinçli bir sakinlikti bu; aslında gelinini de sakinleştirmeye çalışıyordu. Buna rağmen Sevim fazla vakit kaybetmeden kahveleri yapıp getirdi. 

Emine Hanım tebessümle kahvesini yudumlarken Sevim’i de neşelendirmek istiyordu bir taraftan. Tedirginliğini üzerinden atamamıştı, belli ki hazırlıksız yakalanmıştı. 

Sevim, annesini yakın zamanda kaybetmişti. Bu durum Emine Hanım’ı Sevim’e daha da yaklaştırıyordu. 

“Sevimcim, kahvelerimizi balkonda içelim ister misin? Hem kahvelerimizi içer hem de getirdiğim çiçeği saksına ekeriz.” dedi. 

“İyi ki çamaşırları balkondan toplayıp yerleri de süpürmüşüm” diye içinden geçirirken “Olur tabi” deyiverdi Sevim. Kahvelerini de alarak birlikte balkona geçtiler. Emine Hanım, masanın üzerine getirdiği saksıyı, toprak poşetini ve nergis soğanlarını çıkardı. 

“Nergis getirdim sana, şimdi ekmenin tam zamanı.”

Sevim şaşırmıştı, hep bir şeylerin ekim zamanını ilkbahar sanırdı. 

“Ne güzel yapmışsınız, teşekkür ederim.” dedi Sevim. Kayınvalidesi bir yandan saksıya toprakları yerleştiriyor, bir yandan da kahvesini yudumluyordu. 

“Şimdi bu nergis soğanlarını toprakla buluşturma vakti, güzel kızım.” dedi. 

Soğanları tek tek saksıya doldurduğu toprağın içerisine gömdü, sonra da üzerini tekrar toprakla kapattı. 

“Nasıl ki, nergis soğanının toprakla buluşmasının bir vakti varsa, çiçek açmasının da bir vakti var. İşte vakit gelene kadar nergis de toprağın altında çiçek açmayı sabırla bekler. Ama bu bekleyiş boş bir bekleyiş değildir, nergis için de yeni ortamı ve filizinin kabuğu çatlatması zorludur, topraktan filizin başı görünene kadar mücadele eder.

Sabreden sadece nergis değil tabi ki, dikenin de sabır göstermesi lazım. Soğanları ektiğimiz gün, çiçeklerini göreceğimiz gün değildir. Sabır ve emek bu soğanları çiçeğe çevirecek.

Bütün kış boyunca soğukta kalması gerek, toprağının da her daim nemli olması. Aman kurutma toprağını, dikkat et. Balkonun bir köşeciğinde kalsın olur mu? Yeni çiçeğin hayırlı olsun, evine güzellik getirsin.” 

Ahhh yine bir “yeni” sıfatı ile karşılaşmıştı Sevim, hayatında ne kadar çok yeni kelimesi vardı. 

“Nergis soğanlarına kış boyunca özenle bakarsan ve sabırla beklersen baharla birlikte açmaya başlayacaklar inşaALLAH. Hayattaki her süreç gibi Nergis soğanları da başta emek ve sabır istiyor, sonra güzelliklerini ortaya çıkarıyor. Faydalı olan her işin başında bir miktar zorluk vardır. Bu zorluğa sabredip çabalamaya devam ettiğinde insan o işten keyif de almaya başlar zamanla. Yeni evlendiğim zamanlar yeni şehir, yeni ev, yeni eşyalar, yeni akrabalar, yeni bir yemek kültürü; başta her şey üstüme üstüme geliyor gibiydi. Bildiğim, yaptığım şeyleri bile yapamaz olmuştum. Yeni evlendiğim ve yeni anne olduğum zamanlar, evliliğim boyunca en zorlandığım zamanlardı. “Yeniler” zordur kızım. Emek ister, sabır ister ama sonunda da çiçek açarlar, aynı nergisler gibi. Hadi şimdi bir su getir de can suyunu toprağına verelim.”  

Sevim mutfağa doğru giderken fırından gelen kokuyu duydu, kurabiyeleri unutmuştu. Neyse ki hepsi yanmamıştı. Gülümsedi, yanmayan kurabiyeleri bir tabağa aldı. Demek ki ‘yeni hayatındaki’ yaşadıklarını sadece kendisi yaşamıyordu, hatta her işi ustalıkla yapan kayınvalidesi bile evliliğinin ilk zamanlarında buna benzer şeyler yaşamıştı. Demek ki normal olan buydu. Gülümsemesindeki tedirginlik gitmiş, onun yerine rahatlama gelmişti. Balkondan panikle çıkmış ama şimdi içten bir tebessümle geri dönmüştü.  




Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır… 

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…

 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık", "Başarı Psikolojisi" ve "Sakınmada Ustalık" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

https://deneyimseltasarimogretisi.com/sakinmada-ustalik/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/basari-psikolojisi-semineri/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/iliskilerde-ustalik-semineri/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/kim-kimdir-semineri/

Yorumlar

  1. Her yeni başlangıçla, çıraklığımızda başlamış oluyor.

    YanıtlaSil
  2. Blogunuzu keyifle takip ediyorum. Ne güzel içerikler. İnsan keşke yeniliklere nasıl uyumlanması gerektiğini bilse. Peki yeni bir başlangıca uyumlanmanın püf noktası nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seminerlerimiz hakkında bilgi için https://deneyimseltasarimogretisi.com/

      Sil
  3. Hayat bazen “yeni”şerle göz yaşlarımızı silmeye çalışır, tıpkı nergis soğanları gibi, biz ise olmayacağını bile bile eskiyi oldurmaya çalışabiliyoruz bazen. İyi olan süreçler herkes için başta zorlu ve nergis soğanı gibi çiçek açmak için zamana ihtiyacı var. Doğru şeye zaman tanımayı hatırlatan güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık!

    YanıtlaSil
  4. Çiçek gibi bir yazı olmuş... emeğinize sağlık... yeni kelimesi kimilerini heyecanlandırırken kimilerini tedirgin eder ama herkes yeni şeylerin başında zorlanır... ama süreçte devam edildiğinde insan pratikleşir ve eskisi kadar zorlanmaz... bunu bilmek ve herkesin aynı süreçlerden geçtiğini bilmek çok umut verici..

    YanıtlaSil
  5. Hayat evrelerden oluşur ve her evrenin bizden beklentisi vardır uyumlanırsak daha rahat geçeriz. 😊

    YanıtlaSil
  6. Faydalı olan her işin başında bir miktar zorluk vardır... aktif sabır bilgiyle olur

    YanıtlaSil
  7. Ah :) Sevim seni öyle iyi anlıyorum ki.

    YanıtlaSil
  8. Sabır ve emek iki ana kapıyı hatırlattığınız için teşekkür ederiz:) ha bir de ne kadar iyi bir kayınvalide maşALLAH:) 🤭

    YanıtlaSil
  9. Güzel ,samimi ve umut verici bir öykü...elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  10. Gerçekler öyle güzel anlatılmış ki insanın kalbine huzur veriyor. İnsan sürece uyumlandığında daha rutin ilerliyor işler. Bu da insanı incitmeden marifetlendiriyor.

    YanıtlaSil
  11. Yeni bir yazı.. :) emeğinize sağlık çok anlamlı

    YanıtlaSil

Yorum Gönder