SINAVLAR VE VAZGEÇİŞLER

  

Okulun zili çalınca öğretmen, “herkes kalemlerini bıraksın, sınav kağıtlarını masama getirsin.” diye seslendi sınıfa. Sınav sessizliği yerini, sandalyelerin zeminde sürüklenen ayak seslerine eşlik eden bir uğultuya bıraktı. Ela telaşla kâğıda bir şeyler karalamaya çalışırken öğretmen, bu sefer daha sert bir tonla; “Ela, hemen getir kağıdını!” diye seslendi. Yanakları stres ve kaygıdan kızarmış bir halde, kalabalığı açarak kağıdını teslim etti ve sanki kilometrelerce yürümüş gibi yorgun hissederek yerine geri döndü. 

 

- “Kızım seni gören hayatının son gününü yaşıyorsun sanır! Bu ne surat böyle! Çok mu kötü geçti sınav? Adım kadar eminim, en az 95 alacaksın, Nazlı demişti dersin…”

 

Ela Nazlı’ya sert sert bakıp; 

- “Hiç espri kaldıracak durumda değilim Nazlı. Sonuçlar açıklanırken göreceğiz bakalım, 95 almamışsam ismini değiştireceksin ama!” 

 

Nazlı kocaman bir kahkaha attı. Ela’nın tersine, onun için eğlenmenin yeri, zamanı yoktu. Her daim neşeli, içi kıpır kıpır, dost canlısıydı. Okulun yarısı arkadaşıydı ama nedense Ela ile de arkadaş olmak gibi bir ısrarı vardı. Üstelik Ela kendisinden köşe bucak kaçıyor olmasına rağmen…

 

Ela ise yeni okuluna başladığından beri daha da asabileşmişti. Adeta yeni bir sayfa açılmıştı hayatında ama açıkçası bu boş sayfayı nasıl doldurması gerektiğinden hiç emin değildi. Okula, buradaki sınıfına, derslere adapte olmaya çalışmak yetmiyormuş gibi hem yazılılar hem de adım adım yaklaşmakta olduğu üniversite sınavı, üzerinde büyük bir baskı oluşturuyordu. Keşke Ela yeni başlanılan her sürecin başında biraz zorluk, biraz zahmet ve bol hayal kırıklığı olduğunu ve bu geçici sürece sabır gösterirse her şeyin kolaylaşacağını bilebilseydi… 

 

Hayatındaki her şey yeniydi ve Ela yeni şeylerden hiç hoşlanmazdı. Tıpkı Nazlı gibi! Okulun ilk günü tanışmışlardı, daha doğrusu Nazlı yakasından bir türlü düşmemiş, türlü esprilerle, şakalarla hayattan bezdirmişti Ela’yı. O gün bugündür bu durumları hiç değişmemişti. En nihayetinde kaçsa da kurtulamayacağını anlamış, mecbur arkadaş olmuştu Nazlı’yla. Fakat bu yeni süreçte, sanki etrafı acı duvarlarıyla örülmüştü ve sürekli bu duvarlara çarpıyordu Ela.

 

Büyük bir mücadele içerisindeydi ama kazandığı hiçbir şey yoktu. Girdiği deneme sınavlarının sonuçları beklediğinden çok düşük geliyordu. Üstelik okul dersleri de iyi gitmiyordu. Sınıfta Nazlı dışında neredeyse konuştuğu kimse yoktu. Ve öğretmenleri Ela’nın bu durumunu ‘kaygı verici’ olarak değerlendiriyorlardı; “Böyle giderse fena çuvallayacak…” 

Ela her gün, okuldan eve yürürken o günün değerlendirmesini yapardı kafasında. Ve genellikle aynı cümleyle başlardı; “Bu yeni okula hiç başlamamalıydım! Eski sınıfım, arkadaşlarım, öğretmenlerim ne kadar iyiydi.” Farkında değildi ama durumunu kabullenmeyip her söylendiğinde aslında iki adım ilerlese de bir adım geriliyordu. 

Sonra şöyle devam etti; “En iyisi hiç devam etmemek! Evet evet, avukatlık bana göre değil zaten. Eve gittiğimde kendime daha kolay girebileceğim bir bölüm bakarım olur biter.” 

 

Hedefinden vazgeçmiş olmak Ela’yı anlık olarak çok rahatlatmıştı. Bunca kan, ter, gözyaşı son bulacaktı nihayet! Derin bir oh çekip çalışmak zorunda olmamanın getirdiği hafiflikle eve vardı. Keyfi yüzünden hemen belli oluyordu. Hatta annesi onu görünce Ela’nın gülümseyen suratından dolayı tedirgin oldu! Çünkü asık bir surat normaldi ama gülümseyen surat pek görülmüş bir şey değildi Ela’da şu sıralar. Korkuyla;

 

- “Bir şey mi oldu Ela? Konuşmak ister misin kızım?”

- “Yoo hiçbir şey olmadı. Ama çok doğru bir karar verdim!” 

- “Hayırdır inşaALLAH, neymiş?” 

- “Hukuk okumaktan vazgeçtim! Olmayacak bir şey için kendimi neden heba edecekmişim ki!” 

 

Tam bunları söylerken babası içeri giriyordu. Duymuştu Ela’yı. Aslında bir süredir Ela’nın bocaladığının farkındaydı. Yine parkta beraber bir yürüyüş yapmayı düşünüyordu ama Ela erken davranmıştı.

 

- “Demek vazgeçtin avukat olmaktan. Desene benim gelecek planlarım da suya düştü.” dedi gülümseyerek. Ama bu gülümsemenin neşeli olmadığını anlıyordu Ela. 

- “Evet, zaten beni biliyorsun, konuşmaktan bile hoşlanmam. Kim konuşmayı sevmeyen bir avukat tutar ki” dedi babasının neşeli olmayan gülümseyişiyle.

 

Sonra bir süre kimse bir şey konuşmadı. Birkaç saat, birkaç gün, birkaç hafta böyle geçti. Ela okulu da iyiden iyiye boşlamıştı. Annesi, babasını Ela’yla konuşması için sıkıştırıyordu ama o doğru zamanın gelmesini bekliyordu. Ela’yla konuşmaları daha çok havadan sudan konular üzerineydi; evde kaldığına göre bugün ne yapacaktı, ders çalışacaksa o süre boyunca daha sessiz olsunlar mıydı; arkadaşlarıyla görüşme planı var mıydı, seyretmek istediği bir film var mıydı, sanki müzik zevki mi değişmişti?

 

Konular havadan sudandı, özellikle Ela’nın üzerinde baskı oluşturmayacak şeyler konuşuyorlardı ama babası gerekli olan bilgileri toparlıyordu aslında. Ela’nın dışarı yansıtmadığı iç dünyası aslında bu basit konularda gizliydi çünkü. Bu durum Ela’nın uzun bir zamandan sonra gerçekten rahatlamasını sağlamıştı. Kendisiyle uzun konuşmalar yapılmasından çok daha fazla işe yaramıştı kendisine böyle bir alan açılması. Hala çıkmaz sokaktaydı evet, ama o panik hissi azalmış, sakinlemişti. 

 

Babası Ela’nın aslında nasıl bir çıkmaza sürüklendiğini anlıyordu. 17 yaş zor bir eşikti; yetişkinliğe atılan ilk adımlar. ‘Ergenlik’ denilen, bir devrin kapanıp yepyeni ve bilinmez bir devrin başlangıcı, elbette sancılı ve umutsuzdu birçokları için. Ergenlikle birlikte ilişkileri, yaşadıkları olaylar, duygular da değişiyor ve hiçbiri iyiye gitmiyor sanılıyordu. 

 

Ama belki de her şey gibi ergenlik de baş edilmesi gereken değil, doğru tepkilerin beklendiği bir dönemdir. İyi de bu tepkiler nelerdir?


Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır… 

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…

 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık", "Başarı Psikolojisi" ve "Sakınmada Ustalık" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

https://deneyimseltasarimogretisi.com/sakinmada-ustalik/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/basari-psikolojisi-semineri/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/iliskilerde-ustalik-semineri/

https://deneyimseltasarimogretisi.com/kim-kimdir-semineri/

Yorumlar

  1. Çok önemli bir soru; nasıl doğru tepkiler verilmeli? Merakla bekliyoruz😊

    YanıtlaSil

Yorum Gönder