Tatil
bitmiş, rehavetin zamanı geride kalmıştı. Erken saatte çalan alarm
sesiyle evler tatlı bir telaşın içinde bulmuştu kendini. Çocuklar yeni ütülenmiş formalarını giyiyor, çantalarına
yepyeni kokan defter ve kitaplarını yerleştiriyordu. Anneler beslenme
hazırlığıyla uğraşırken, babalar çocukları yoğun trafikte okula yetiştirme ve park yeri bulma derdine düşmüştü.
Çocuklu
her evin telaşı bu
evde de fazlasıyla vardı, bir farkla... Mehmet’in
eşi, iş için geçici
süreyle yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştı.
Bu yüzden Zeynep’in upuzun siyah saçlarını, dört renkli; beyaz, yeşil,
kırmızı ve siyah kurdeleyle örme işi Mehmet’e kalmıştı. Bir yandan kızının huysuzluk
çıkarmaması için büyük bir özen ve titizlikle saçını örüyor, diğer yandan da Zeynep’in tatilden getirdiği küçük hediyeleri arkadaşlarına
vermesi için paketlemesine destek olmaya çalışıyordu.
Okulun bahçesi büyük bir uğultu ile karşılamıştı herkesi. Çocuk sesleri, öğretmenlerin talimatları,
fotoğraf çekmek isteyen velilerin telaşı ve gözyaşlarını tutamayan anne
babaların duyguları birbirine karışıyordu. Çocuklardan bazıları sevinç çığlıkları atıyor, sonra da kahkahalarla
birbirleriyle konuşmaya başlıyorlardı.
Kimileri ise sessizce bir köşeye çekilip yanındaki büyüğünün eline daha sıkıca
yapışıp kalakalıyordu.
Öğretmenler
büyük sınıflardan başlayarak sınıf listelerini yüksek sesle okumaya başladı. “Zeynep Yılmaz!”
Adı
okunan Zeynep, sevinçle babasına el sallayıp koşar adım
sınıfına gitti. Mehmet, kızının arkadaşlarının yanına koşuşunu izledi.
Her babanın kızının arkasından baktığı gibi. Ümitle ve endişe ile…
Tam o anda Mehmet’in gözlerinin önünde bir kırlangıç havalanıp gökyüzünde sortiler atmaya başladı. “İnsan bu küçücük kuşta kilometrelerce
uçacak güç olduğuna nasıl inanır ki!” dedi kendi kendine.
Aynı
gökyüzünün altında, dünyanın başka bir yerinde, bambaşka bir baba da bir kırlangıcı
izliyordu. İnsan kuştan ümitlenir mi? “Belki ağzında taş vardır.” diye
içini çekti. Sonra da yerde yatmakta olan kızına seslendi. Biricik kızına… “Hadi benim güzel kızım. Benim Aişem…”
Sabah telaşı
onlarda da vardı. Ama farklıydı. İnsanların sesi kısıktı. Çocuklar kahkaha
atmaları gereken yaşta ama o ahvalde değildi. Çocukların gözlerindeki bakış
ihtiyarlamıştı. Ağırdı! Vücutları küçücük ama bakışları sanki tüm dünyanın
yükünü omuzlamış gibiydi. Burada çocukların ya anneleri ya babaları yoktu.
Bazısı ise çoktan evin tek büyüğü olmuştu. Aişe’nin babası Ahmed; kızının güzel
saçlarını taradı. Aynı karısının yaptığı gibi. Yavaş yavaş, acıtmadan... İki
renkli kurdele, kırmızı ve beyaz renkte, ellerinden saçın içine geçti. “Benim Aişem, çok güzel oldun.” dedi
Ahmed. Sarıldı kocaman. İki kere hem kendi için hem de karısı için. Sonra da
Aişe’sinin arkadaşlarının yanına koşusunu izledi. Her babanın kızının
arkasından baktığı gibi… Ümitle ve endişe ile…
Sonra
kırlangıçları gördü yine. Ümit ve endişe ile…
Ahh ne güzel bir yazı olmuş, Gözlerimiz doldu...
YanıtlaSilBabalar nerede olursa olsunlar, kızları hangi yaşta olursa olsun, kızlarına böyle bakarlar...
Elbet bir gün umutla….
YanıtlaSilNe kadar da gerçekleri anlatan ve samimi bir yazı olmuş, teşekkürler 🌺
YanıtlaSilÜmit ve endişe ile... Ümidimizin baskın gelmesi dileği ile... kalbe dokunan bir yazı olmuş... kaleminize sağlık..
YanıtlaSilİnsan kuştan ümitlenir mi… Rabbini biliyorsa elbet ümitlenir! Bir kuşun kanadında, esen rüzgarda, betondan filizlenen çiçektedir çünkü ümit..
YanıtlaSilHer babanın kızının arkasından baktığı gibi… Ümitle ve endişe ile…
YanıtlaSilÇocuğunun ardından bakmanın lüx olduğu bir dönemde yaşıyoruz insanlık kötülüğe kayıtsız kaldığı için
“İnsan bu küçücük kuşta kilometrelerce uçacak güç olduğuna nasıl inanabilir ki”
YanıtlaSilİnsanın ancak şahitliğini arttırmasıyla koruyabileceği bir kıvam…
Ümit ile endişe…
Kaleminize sağlık…
O babaların artık çocuklarına veda etmediği günlere. Ümitle….
YanıtlaSilGözlerim dolu dolu okudum. Emeklerinize sağlık...
YanıtlaSilHer insan yükü ağırlığınca ümit eder ve endişe duyar…
YanıtlaSilGöz dolduran yazınız için teşekkür ederiz ☺️
Aynı gökyüzüne bakıp aynı şeyleri görmeyen gözler... Ve şükredilecek şeylerin çokluğu... birbirinden ne kadar uzakta olursa olsun aynı atan kalpler..
YanıtlaSilÜmit denince de akla gelen Gazze…
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş.. kalp kalp 🫶🏻