KAHVE TERMOSU

KAHVE TERMOSU

Üzgün bir yüz ifadesiyle girdi içeri Ayşe.

-Ne o yüzünden düşen bin parça ayol, Karadeniz’de gemilerin mi battı?

+Hiç uğraşma benimle abla, burnumdan soluyorum zaten.

-Ay tamam demedik bir şey, nasıl olsa birazdan dayanamayıp anlatacaksın. Misafir odasından bir hışım salona dalma nedenin, bu değil mi yani?

+ Aman sen de her şeyi bil! Abla değil, arama motoru mübarek.

-Kız seni tanıyan herkes bilir ki ağzında bakla ıslanmadığını.

KAHVE TERMOSU

Sahiden de öyleydi Ayşe; konuşmayı, anlatmayı çok severdi. Öyle kendi halinde çıtı pıtı, tatlı kaçık bir kızdı. O gün Serpil’in o davranışı ise tüm tadını kaçırmıştı. Yediği içtiği ayrı gitmeyen can dostuna verdiği değerin kendisine verilmediğini görmek nefesini kesiyordu. 

Serpil hem okul arkadaşı hem de apartman komşusuydu Ayşe'nin. İki gün önceden sözleşmişlerdi. Ayşe'nin canı tiramisu çektiği için pazar gününü pastaneye giderek değerlendireceklerdi. Ta ki Serpil’in "Canım bugün kendimi iyi hissetmiyorum, başka zamana mı ertelesek planı?" mesajını alana dek.

Ayşe mesajı okur okumaz telaşla aramıştı arkadaşını.

-Ne oldu sana canım, merak ettim seni var mı yapabileceğim bir şey?

+ Yo yo Ayşecim abartılacak bir şey değil… Pek havamda değilim bugün sadece.

-Eminsin değil mi bak çıkıyorum yukarı.

+Abartma yahu iyiyim dedim ya!

KAHVE TERMOSU

Ayşe telefonu kapatmış olsa da aklı Serpil'de kalmıştı. “Onun şimdi canı sıkkındır yalnız bırakmaya gelmez.” dedi. İyisi mi dün akşam annemin yaptığı acıbademlerden bir tabak kapıp Serpil’e çıkayım. Yalnız kalayım dedi ama insan mutsuzken yalnız kalmayı istemez ki. Beni üzmemek için kıyamadı tabi söylemeye.

Zihinden bu düşünceler geçerken bir taraftan da kahve demliyordu. Beş dakika sonra sırtındaki anne hırkasının kocaman cebine yerleştirdiği kahve termosu ile elinde kurabiye tabağı kapıdan çıkacakken dışarıdan ayak sesleri duydu. Kesin yan komşu Nezahat Teyzedir, off yine lafa tutacak beni. Hele kurabiye tabağını görürse yandık diye mırıldanırken; bir taraftan da söylenmesini doğrulamak için kapı dürbününe yöneldi. Gözüne takılan görüntü ile susması bir oldu.

Ayşe konuşmayı severdi ki, insanlarla konuşmayı sever, kimseyi bulamazsa daldaki çiçekle, böcekle konuşur; hatta en çok da kendi kendine konuşmayı sever. Ancak gördüğü manzara iç sesini bile susturacak cinstendi. Merdivenlerden usulca inmesine rağmen topuk sesini engelleyemeyen Serpil iki dirhem bir çekirdek karşısındaydı işte. Ayşe doğruca misafir odasının penceresine koştu zira orası evin caddeyi gören tek odasıydı. Serpil’in nereye gittiğini merak ediyordu. Say sayy sayy kaç dk oldu gelen giden yok. Ta ki hızlı adımlarla Serpil’in binadan çıkışını görene kadar. Özellikle ağaç diplerinden yürüyor adeta birilerine görünmemeye çalışıyordu. Tabi iki adım sonra onu takip eden Merve de öyleydi.

- Ah tabi, dedi eliyle şakaklarını döverek, Merve ona kesin daha cazip bir teklifle gittiği için ekti beni. Halbuki o da planımıza dahil olabilirdi. Hem ben itiraz etmezdim ki. Arkadaşlarımın planlarına uyum sağlayan, istemesem dahi tekliflerine hayır demeye yüzü tutmayan taraf bendim. Sırf insanları kırmamak adına incelik gösterirken kırılan taraf ben oldum. Tam o sırada hırkasının cebindeki termos yere düşüp çatlamıştı. Keşke hırkanın cebine koyarsam kolayca düşüp kırılabileceğini daha önce anlasaydım diye düşündü. 

KAHVE TERMOSU

Ayşe herkese mavi boncuk dağıtan, güler yüzlü biriydi, ailesi hariç. Çünkü aile fertleri onu olduğu gibi kabullenmiş, zaman zaman ailesini üzse de onlardan koşulsuz ilgi görmüştü, sevildiğinden emindi.

İstiyordu ki öğretmenleri, arkadaşları, mahalleli kısacası herkesle arası iyi olsundu, insanlar tarafından iyi bilinmek istiyordu.  Karşı çıkmak, rahatsız olduğu durumlarda rest çekmek istediği zamanlarda bu isteği onu engelliyordu. Tam da bu isteği nedeniyle kendi gibi davranamamıştı çevresine. Ayşe iyi niyetinin mağduru olduğunu düşünüyordu, insanlara iyilik yaptığını ama karşılığını görmediğinden yakınıyordu. Oysa jest olarak yaptığı tüm iyilikler sevilme kaygısı bulaşmış olumlu davranışlardı. Yani birer tavizdi! Ayşe’nin tepkileri altında yatan nedenin bu olduğunun farkındaydı çevresi, kendisi hariç! Keşke insanlara sevimli görünmek için attığı adımların, onu içten içe daha da değer verilmeyen hale getirdiğini görebilseydi.

Her olumlu davranış karşıda aynı intibayı uyandırmaz. O olumlu davranışın hangi niyetle yapıldığıdır, insanı kıymetli yapan. İnsan, bunu kelimelere dökmese dahi hissettirir.



Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır…

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. Rabbim herkese tavizsiz sevilmeler nasip eylesinn :)

    YanıtlaSil
  2. Sevimli görünme isteği dışardan bakılınca sevimsiz olabiliyormus 🤭 Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Keşke iyi niyetle tavizi ayırt edebilsek
    Ne de olsa en çok gol yediğimiz yer😔
    Emeğinize sağlık🫶

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Her olumlu davranış karşıda aynı intibayi uyandırmaz.

    YanıtlaSil
  6. Her olumlu davranış karşıda aynı intibayı uyandırmaz. Jest sandığımız şeyler taviz olabiliyor..
    Kaleminize sağlık 🍀

    YanıtlaSil
  7. İnsanın sevilme isteği çoğu zaman ayağına bağ oluyor…

    YanıtlaSil
  8. Emeğinize sağlık...insan bazen kendine göre iyi niyetli olsa da niyeti kendisiyle ilgili olduğunda taviz vermeleri başlıyor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder