Z RAPORU
Pazar sabahını uyuyarak
geçirdi, tüm haftanın yorgunluğunu atmak istiyordu Ayşe. İç mimarlık ofisinde
gün boyunca yoğun çalışıyor ve erken kalkıyordu. Uyku saatini kısa tutunca
dinlenemediğini düşünüyordu. Mutfağa yöneldi, elinde kahvesi ile koltuğa yayılarak
oturdu ve televizyonun kumandasını arandı. “Bakalım neler olup bitiyor dünyada!”
derken açılan kanalı öylece izlemeye başladı.
“Bu dünya da insana verilmiş bir süre var. Kimse kalıcı değil. Ölüm her doğan için bu hayatın gerçeği. İnsan her ne kadar bunu unutsa da…” diyordu izlediği haber kanalında röportaja katılan bir kişi. Bir an duraksadı Ayşe, sahi bir son var değil mi? Oysaki insan bu koşturmacanın içerisinde nasıl da kalıcıymış gibi tepki veriyordu. “Yok canım, bir gün öleceğim diye diye nasıl yaşayabilirdi ki zaten insan?” dedi ve kanalı değiştirdi.
Kanalı değiştirmişti ancak gün boyu aklından çıkmadı o cümleler. Alt tarafı bir dakika bile sürmeyen bir sokak röportajından kesitti bu haber, fakat Ayşe hala o anın etkisindeydi. Sonunda akşam oldu ve salondaki koltuğuna geçti. Elinde kahvesini sabahtan beri kaçtığı şeyle karşılıklı içecekti. Derin derin düşünmeye başladı.
Madem bir son varsa, her an daha kıymetli ve anlamlı yaşanmalı değil miydi? Gün içinde koşturmalarını, bugüne kadar yapmış olduklarını gözden geçirmeye başladı. Küstüğü sırt çevirdiği kişiler, birlikte olmak istediği kişiler…. Neden bir şeye sahip olmak istiyordu? Peki ya elde edemeyince üzüldükleri? Merak edip, öğrenmeye çalıştıkları… Olmaya çalıştığı kimliği, almaya çalıştığı rolleri, hepsi ne içindi?
Düşündüklerini yazmak istedi, yazmak zihnini açıyordu. Hemen not defterini eline aldı ve aklına gelenleri maddelemeye başladı.
- Madem sınırlı bir süren var o halde, olabildiğince kaliteli yaşa!
- Neden hayattasın? Bunu düşün bakalım, sadece yaşayıp geçip gitmek için olabilir mi?
- Peki, yaptıklarım beni bir yere vardırıyor mu?
- Üzüldüklerim gerçekten üzülmem gereken şeyler mi?
- Elde etmeye çalıştıklarımın bana bir katkısı olacak mı?
- Öyle şeyler yapmalıyım ki sonrasında da iyi ki diyebilmeliyim.
- İyi ki diyebilmek için neler yapıyorum?
- Öğrendiklerim, bildiklerim, merak ettiklerim isteklerime uyumlu mu?
Dağılan düşüncelerini her gün yapmaya alışık olduğu yöntemle toplamayı denedi bu kez. Bir müşterisi geldiğinde “Nasıl bir iç tasarım istiyorsunuz?” diye sorar ve cevabına göre o evin veya işyerinin içinde olması gerekenleri profesyonel mimari dokunuşlarıyla dizayn ederdi. Ne istediğini bilmeyen müşteriden de hazzetmezdi. Hele bazıları onu hepten sinir ederdi. Kim mi onlar? Özenti insanlar! Başkalarında beğendiği ama birbiriyle hiç alakası olmayan iç mekan tasarımlarını tutturanlar. İşte en zoru bu insanlarla çalışmaktı.
Oysaki kaliteli yaşayan insanın da tıpkı bir iç dekorasyon öyküsü gibi; bir tarzı, kokusu ve kendine haslığı olmalı.
Küçücük dairesini en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan son müşterisi gibi. Bu müşterisi hem işine yarayan hem de estetik seçimlerle Ayşe’yi bile şaşırtmıştı. Tek anlaşamadıkları konu ise Ayşe’nin eli her kallavi bir parça seçmeye gittiğinde müşterisinin onu durdurmasıydı. Ev sahibi olmasına rağmen dilinden düşürmediği cümlesiydi “Ayşe kızım, kiracılar sözleşmesi kadar, ben de ömrüm kadar kiracıyım sonuçta, olduğu kadar! Takılma geç!”
İçinde garip bir mutlulukla kahvesinden bir yudum aldı. Öylesine yaşamaktan daha anlamlı bir yaşama geçişin eşiğinde hissediyordu kendini. Çünkü yaşamın hakikaten bir anlamı olmalıydı! Sorularının cevapları üzerine düşünürken, sayfanın üst kısmına kocaman harflerle “Kendime Notlar” diye başlık attı.
Sahi, koştur koştur
yaşarken hayatı, hiç kendimize notlarımız oldu mu?
Bu notlarla bir Z
raporu çıktı mı karşımıza?
Kim bilir belki de
o notlar götürecekti bizi daha gerçekçi versiyonumuza...
İnsanın yaptıkları onu bir yere vardırmalı öyle hayattan gelip geçmemeli. İyi anılan insanlardan olmak istiyorsak o zaman z raporlarının denetimini sağlam yapmak gerekiyor. Nerde hatalıydım hangi davranışım yanlıştı.... neyi iyi yaptım bunu nasıl sürdürebilirim gibi sorular sorması onu bir sonraki seviyeye taşıyacak olan.
YanıtlaSilYaşamın hakikaten bir anlamı olmalıydı, gerçekten de öyle bir anlamı var. Bunu anlamak için günün sonunda Sorular ve gerçekçi cevaplar ile hayatı bitirmek… 🌿🤲🏻 Kalminize sağlık
YanıtlaSilÇünkü yaşamın hakikaten bir anlamı olmalıydı!
YanıtlaSilGerçek bir anlamı, toplamda kazandıracak bir anlamı olmalı…
Emeğinize sağlık, z raporu insanın pek aklına düşen bir şey değil…
Umarım fark edebiliriz😊
Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilİnsanı kendine getiren, nerede ve neden yaşadığını anlamasını sağlayan çok güzel bir yazı olmuş... Sevgiler :)
YanıtlaSilKendime notlar kitabı olmalı insanın zamana, kişiye göre değişmeyen bilgiler içeren.
YanıtlaSil"ben de ömrüm kadar kiracıyım" ne çarpıcı bir söz. Sahip olduğumuzu düşündüğümüz şeylerin kullanım hakkına sahibiz sadece ömür bittiğinde kullanım hakıda biti verecek şeylere ne çok değer atfediyoruz
YanıtlaSilKaliteli yaşayan insanın bir tarzı, kokusu ve kendine haslığı vardır. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilher gün kendi z raporumuzu almak, yaşadığımız anın kıymetini bilmek... gerçekten çok önemli.
YanıtlaSilİnsanın kendisine sorduğu sorular çok kıymetki gerçekten, düşündürücü yazınız için teşekkürler :)
Sil“Bu dünyada herkesin için belirli bir süre vardır” unutmamız gereken bir cümle kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilÖylesine yaşamaktan daha anlamlı bir yaşama geçebilmek hepimizin ihtiyacı ve bu yüzyılda daha da uzaklaştık bu ihtiyacımızdan. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok yopun yaşıyoruz,,, hiç durmak bilmiyoruz... Bir durup düşünmek lazım...
YanıtlaSilElinize sağlık
İnsanin davranışlarını bir nedene bağlayarak yapması ne büyük konfor
YanıtlaSil