NE YAPSAM OLMUYOR?
Hayat Duygu için hızlı ilerliyordu. Seneler seneleri kovalıyor, zaman su gibi akıp geçiyordu. Üniversiteden mezun olup, çok sevdiği işini yapmaya başladı. “Okul tamam, iş tamam, sıra evliliğe geldi!” diyordu etrafındaki herkes. Birileri ile görüşüyor ama sonuç olumsuzdu. Hem karşısındaki kişiye bir şeyler hissetmek hem de mantıklı gelen bir sürece başlamak istiyordu.
Nihayet Duygu aklına yatan bir kişiyle tanışmıştı. 8 ay olmuştu görüşmeye başlayalı. Ancak hala o beklenen teklif gelmemişti. Ha bugün ha yarın nasılsa evleneceğiz derken kendini Uğur’un her işini yapan, evini düzenleyen, maddi sıkışıklığında ona destek olan bir halde buldu.
“Ne de olsa ciddi düşünüyoruz.” diyerek Uğur onu her çağırdığında yardımına koşuyordu. Bu yüzden maddi manevi varını yoğunu ortaya sermişti. Ne var ki Uğur hiç evlilikten bahsetmiyordu bile. Ona bu sorgulamayı yaptıran dün akşam Uğur’un Duygu’ya “Ne duruyorsun, hadi çabuk bin şu arabaya.” deyişi oldu. Ne olmuştu da bu süre içinde Uğur’un davranışları bu kadar kabalaşmıştı?
Canı bu duruma epeyce sıkılıyordu; çünkü evlenmek istediği adamın bu kırıcı davranışları bir düzen halini almaya başlamıştı. “Daha ne yapabilirim ki onun için?” diye hayıflanırken; üstüne bir de o her gün görüşmek isteyen insan, şimdilerde son anda çıkan işleri sebebiyle Duygu’yu atlatıyordu. “Ben böyle biri ile aile kurmak istemiyorum. Her türlü fedakârlığı yapıp karşılığında bu tavırla karşılaşmamalıyım. Yolun sonu burası olmalı.” diye iç geçirirken, Duygu’nun bu keyifsizliğini fark eden anneannesi:
- “Ne oldu kızım hayırdır, yolunda gitmeyen bir şeyler mi var?” diye sordu.
Duygu bu kadar dolmuşken bir çırpıda anneannesine tüm içinden geçenleri aktardı. Anneannesi ona:
“Kızım sen zaten cevabı bulmuşsun. Bu yaşadığın problemde senin de davranışların etkili olmuş olabilir. Uğur’un sana kaba davranması yanlış; fakat senin de bu kadar verici olman doğru mu?” dedi. Duygu anneannesinin söylediklerini pek dikkate almadı. Hem anneannesi onun ne yaşadığını nereden bilebilirdi ki!
Etrafındaki herkes ayrılması gerektiğini söylüyordu. Bir sürüncemenin içinde savrulan Duygu, ilişkisi için ortaya koyduğu çabasının heba olmasını istemiyordu. Uzunca bir sürenin ardından Uğur’la ayrılmak için adımını atmıştı. Ayrılığın hüznünü yeni yeni atlatıyordu ki, komşuları Sevim Hanım yeğeni ile görüşmesi için Duygu’yu ikna etme çalışmalarına başlamıştı.
Duygu biraz ertelemenin sonunda, komşularının bu teklifini kabul etti. Ahmet’le bir kafede buluştular. Birer kahve içerek biraz sohbet ettiler. Duygu ilk izlenim olarak Ahmet’i hem mantıklı hem de keyifli bir insan olarak tanıdı. Birbirleri ile hemen hemen her gün konuşuyor, sık sık mesajlaşıyorlardı. Duygu evleneceğim insanı iyi tanımalıyım düşüncesiyle, her anını Ahmet’le geçirir olmuştu. Ama ne var ki bu yaşanan durum da bir önceki ilişki ile benzer bir hale dönmüştü.
Duygu kendini tekrar aynı çıkmazda görünce, kendisiyle bir sohbete daldı. “Yok, hayır sanırım ben ilişki kurmayı beceremiyorum! Nerde yanlış yapıyorum, anlamıyorum bir türlü. Sahi, insan evlenmeyi düşündüğü kişiye açık ve net olmaz mı, her an yanında bulunmaz mı? Yok yok sorun bende değil! Şimdiki erkekler evlenmek değil; sadece insan kullanmak, gezmek, canları istediğinde görüşmek, istemediğinde arkalarını dönüp gitmek istiyor. Bütün erkekler böyleyse, ben de kalbimi onlar için yormak istemiyorum artık.” Vardığı sonuç buydu Duygu’nun.
Kaç kişiyle daha deneyebilirdi ki! Tekrar eden bir döngünün içinde sıkışmış gibiydi. Asıl soru şuydu ki; doğru kişiyle karşılaşmak mı, yoksa iletişimi doğru bir şekilde ilişkiye dönüştürebilmek mi?
Oysa hayatta alınan bu denli büyük kararlar böyle deneme - yanılma yoluyla öğrenilmezdi.
Peki, doğru ilişki nasıl kurulurdu?
Her sorunun bir cevabı olduğu gibi bu sorunun da bir cevabı vardı…
Peki, o cevap neydi?
Neden,
Sıradışı bir ilmin,
Sıradışı keyiflerin,
Sıradışı ortamın,
Sıradışı ilişkin,
Ya da sıradışılarla ilişkilerin olsun ki?
Neden seninle ilişki kursunlar, sana değer versinler?
Sıradan bedellerle ödemede inatçı bir insanın, neden sıradışı bir yaşamı olsun ki?
İnsanın hayatında verdiği büyük kararlarda doğruyu bulana kadar, kaç kez daha deneme yanılma yapacak süresi var ki ?
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🪻
Aynı sebepleri oluşturup farklı sonuç beklemek insanı çıkmaza sürükleyen bir durumdur.
YanıtlaSilPeki doğru ilişki nasıl kurulurdu? İnşallah öğrenenlerden olalım
YanıtlaSilAlmak isteyen herkese bütün soruların cevapları var... Hemde çok yakınında. Elinize sağlık
YanıtlaSilİnsan yaşadıklarından ders çıkartmadığı sürece aynı hataları yapamya devam eder. Hep aynı tarz kişi yada aynı problemlerle karşılaşır. Hayat sınavınızı geçebilmemiz için buralarda bizleri sınar.
YanıtlaSilUmarım devamı gelir lütfen gelsin ve umarım bu cevabı biz de öğrenebiliriz :)
YanıtlaSil“Doğru kişiyle karşılaşmak mı, yoksa iletişimi doğru bir şekilde ilişkiye dönüştürebilmek mi?” Ne kadar doğru bir soru. Bu soru sorulmayınca insan bi döngüde sıkışabiliyor. Kaleminize sağlık!
YanıtlaSilNereye kadar deneye yanıla gidebilirki insan? Buna zaman yeter mi? Deneyim transferine ihtiyacı olduğunu anlaması için daha ne kadar zamanın geçmesi gerekir? Ahh insanoğlu keşke bilse.. Pek az düşünüyoruz..uyandır bizi ya RABbim 🤲🥹
YanıtlaSilHümeyra Çelik
Kaleminize sağlık😊
YanıtlaSilKaleminize sağlık :)
YanıtlaSilÖğrenmeyi reddettiğimiz her ders, öğrenene kadar devam eder!
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🎈
Hayat kurtaran bir cevap olur, inşaALLAH bulabilirsek😊
YanıtlaSilÇünkü insan hayatta ilişkileriyle sınanıyor, ilişki kalitesi ile hayat kalitesini yakalıyor…
Emeğinize sağlık…
Bayağı pahalıya patlıyor dene-yanıl..bişilerde yanlışlık olabilir mi 🤫
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam🌺
YanıtlaSil