ATA TOHUMU

ATA TOHUMU

Hava aydınlanmaya, güneş odadan içeri sızmaya başladı. Çocukların ve kuş sesleri birleşmiş yeni günün doğduğunun haberini veriyordu. Fatih yataktan doğruldu ve ilk işi pencereye yönelip evin aşağısındaki dik yamaçta ama uzun yıllardır onlara hizmet eden bahçesine bakmak oldu. Ancak geçtiğimiz yıl mısırları epey azdı, neredeyse kendisine ve hayvanlarına zor yetecekti. 

ATA TOHUMU

Düşünceli bir şekilde sakalını ovuşturdu. “Hadi bakalım şimdi ekim zamanı umarım bu sene işimiz yaver gider!” dileğinde bulundu. Bu kadar dik bir tarlada, çok uğraşıp az ürün almak onu mutsuz etmiyor değildi. Köy ahalisi ise Fatih’in mısırının tadının bir başka olduğunu fısıldaşıp dursa da o sürekli tarlasının konumundan ve ürünlerinin azlığından dert yanıyordu. Bugün ekine başlaması gerekiyordu. Kahvaltısını yaptıktan sonra bahçesine geçmeden, köy kahvesi sayılan köy bakkalına doğru bir çay içmek için yola çıktı. Mahalle meydanında iken karşısında şık giyimli hoş çantalı bir adam gördü. Bunun burada ne işi var diye sordu kendine. Çünkü köye kim gelse herkes birbirini tanırdı. “Herhalde birinin Alamancı akrabası geldi, ben tanımıyorum.” dedi içinden. Adama selam verip yoluna devam ediyordu ki adam hızlı adımlarla yanına geldi. “Merhaba genç adam, biz ülkemizi seven insanlar olarak ülkemizdeki üretimi artırmak istiyoruz. Tarımda daha bereketli ürünler istiyoruz. O yüzden çiftçilerimiz de yurt dışından getirdiğimiz tohumları buluşturuyoruz.” Bu cümleleri kurarken elini çantasına sokup, bir poşet tohumluk mısır uzattı Fatih’e.

ATA TOHUMU

Fatih’in olayı anlamaya çalışan bakışları arasında “Buyrun buyrun, çekinmeyin, bu sene bu ürünü ekin sonucunu göreceksiniz! Hem mısır fidanlarınız daha sık olacak hem de mısırın içindeki taneler daha sıkı ve daha çok olacak. O zaman da daha çok ürün elde edeceksiniz. Hem sizin geliriniz artacak, hem de ülkenin geliri.” dedi. Fatih şaşkındı bu en çok istediği şeydi. Daha çok hasat! Fakat dedelerinden miras kalma ata tohumundan nasıl vazgeçecekti! Evet belki rekoltesi düşüktü, ama öyle mısır da pek yoktu kimsenin tarlasında. Sonra şu cümle yankılandı tekrar tekrar. “Daha çok ürün elde edeceksiniz, daha çok mısırınız olacak!” Bu Fatih’in en çok istediği şeydi ve şimdi ayağına kadar gelmişti. Bu fırsat tepilmez diye düşündü. “Tamam olur, ver bana bir poşet. Peki ne kadar ödeyeceğim sana?” Adam ilk sefer için para istemediğini, sonraki senelerde almak isterse ödeme yapabileceğini söyledi. Bu şık giyinimli adam nerelerden gelmişti ve ne için para karşılığı olmadan bir poşet tohum uzatıyordu ona? Bu adamın bir geliri ihtiyacı yok muydu peki o nereden fayda edinecekti? Fatih’in bu işin içinde bit yeniği var, diyebilmesi için her şey çok netti aslında. Fatih bırak bunları düşünmeyi, çok mısır hayaliyle “Daha sonra niye para vereyimki bu mısırlar yetiştikçe bana tohum olacak işte, iyi kazıklandı haberi yok!” diye aklından geçirirken asıl aldatılanın kendi olduğunun farkında bile değildi. O şık giyimli adam o gün köyde birkaç aile dışında neredeyse herkesi ikna etmişti. O birkaç aile hariç artık herkesin bahçesinde hibrit tohum mısırlar yeşeriyor, evlerinde o mısırlar tüketiliyor, o mısırlardan un yapılıp ekmek yapılıyordu. Çok sık filiz uzayıp, pek de sıkı sınırları oluyordu bu tohumların. Mısırın tadı ise çok daha farklıydı. O ata tohumlarından vazgeçmeyen birkaç ailenin mısır tarlalarında daha az mısır fidanı oluyordu. Fakat o mısırın tadını özleyen köylüler soluğu geriye kalan üç beş gerçek mısır tarlasında alıyordu. Çünkü yeni diktikleri mısırdan iki koçan yeseler dahi mısırın tadını alıp doyamıyorlardı. Diğerinden bir koçan yemeleri ziyadesiyle doyuruyordu.

ATA TOHUMU

Gel gelelim işin ekonomik boyutuna, köylüler bu özel tadı özleseler de daha çok ürün alma istekleri ağır bastığı için diğerinden vazgeçemiyordu. Üstelik doğuramayan, her ekim dönemi çiftçiyi yeni tohum almaya mecbur bırakan GDO’lu tohumlardı onlar. İnsan tıpkı Fatih ve diğerleri gibi bazen daha çoğu için, daha iyisinden vazgeçtiğini fark etmez. Ona masum görünen, ancak bereketinin en büyük engeli olan açgözlülüğüyle gerçeklerden uzaklaşır. Kararlarını verimli gibi görünse de kısır olan sahtelerin eline bırakır.



İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi...

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. İnsanın hikayesi elindekilerle yetinmemesiyle başladı ve öyle devam ediyor.

    YanıtlaSil
  2. Anlamlı, etkileyici

    YanıtlaSil
  3. İnsan özünden uzaklaştıkça aslında mutsuzluğu artıyor. Gün ve gün artan sahtelikler arasında kaybolup gidiyor.

    YanıtlaSil
  4. İnsan oğlu hep miktarlar ilgikwnir, teması, ile değil maalesef

    YanıtlaSil
  5. Üç beş kişinin gerçeği ne kıymeti… Kaleminize sağlık🌿

    YanıtlaSil
  6. Ne iyi bir konuya değinilmiş. Kaleminize, emeklerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  7. İnsan kazandığını zannederken gerçekten nasılda uzaklaşıyor.
    Kaleminize sağlık 🍀

    YanıtlaSil
  8. Evet daha fazlası daha fazlası derken azla yetinememeye başladık maalesef :(

    YanıtlaSil
  9. İnsanların açgözlü olmasının sonuçları vardır. Fakat insanlar bunu genelde geri dönüş yolu kalmayınca fark ederler

    YanıtlaSil
  10. Köylü milletin efendisi olmayı bırakınca sonuçları çok büyük oluyor işte. Ön teker nereyeyse arka teker de oraya gidiyor. Hep daha fazlasını kazanma hırsı bitiriyor bizleri. Şimdi ara ki bulasın gdosuz mısırı. İnci gibi dizilmiş bol bol taneleriyle çocuklarımıza zehir veriyoruz resmen. Sonra hastalıklara yenik düşen çocuklar neden çoğaldı diyoruz. Yazık oldu bu zengin topraklara...Çok yazık... Ne samimi bir yazı olmuş. Tebrikler👏🏻👏🏻👏🏻

    YanıtlaSil
  11. Ne diyelim biz insanız

    YanıtlaSil
  12. İnsan bazen daha çoğu için, daha iyisinden vazgeçtiğini fark etmez. Hayatımızın maalesef bugün her alanında geçerliliği olan bir cümle. Daha iyisini yeniden tercih edenlerden olmak dileğiyle.

    YanıtlaSil
  13. Emeğinize sağlık… insanoğlu gerçekten çok daha iyisine ulaşacak zannedip elindekilerden de olabiliyor… açgözlülük ne kadar da kötü bir davranış…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder