ZAMAN GEÇİYOR

ZAMAN GEÇİYOR

-Babaaaa!

+Ne var oğlum? Neden bağırıyorsun?

-Baba, Efecan bana topunu vermiyor.

+Oğlum, vermiyorsa başka bir şeyle oyna.

ZAMAN GEÇİYOR

Bu sahneler yaşanalı kim bilir kaç sene geçmişti. Sesi hala kulaklarındaydı oysa. Hani elini uzatsa o küçük yaramazın saçlarına dokunabilecekmiş gibi. Zaman hızla akmış oğlu Ali büyümüş, kendisi de yaşlanmıştı. Ali şimdilerde kendi çocuğuyla ilgileniyordu.

-Babaa…

+Oğlum sen mi geldin?

-Yine dalmışsın...

+Eskilere dalmışım yine. Senin şurada yaptığın yaramazlıklar geldi bir an gözümün önüne.

-Eh madem yaramazlıkları özlüyorsun, bak sana bir yaramaz daha geldi.

O sırada kapıdan annesinin kucağından  atlayarak koşan Emre girdi.

Dede-torun sımsıkı kucaklaşmış, hemen en sevdikleri aktivite olan yapboz oynamaya koyulmuşlardı. Bu defa onlara Ali de eşlik etmişti.

ZAMAN GEÇİYOR

Bu ev Selim Bey’e göre sanki canlı gibiydi. Her köşesi ayrı konuşuyordu onunla.  Şöyle bir düşündü de ne bitmez denilen acılar geçip gitti, bitmesin istenen mutluluklar geride kaldı. İnsan da böyle anlıyordu bi şeyin kıymetini. Varlığının değerini anlayabilmesi için, hayatın yokluğunu da bir tattırması gerekiyordu sanki.

Ali annesinin vefatından sonra babasıyla daha yakınlaşmış, onu hem anne hem baba yerine koymuştu. Selim Bey için hiç kolay değildi; hüzünlü bir öyküde tekrar gülümseyebilmek.  “Hayatımıza giren şeylerin verdiği mutluluk gibi çıkanların üzüntüsüne da alışmalıyız.” diye kendini avuturdu.  Yaşamak nasıl bizim içinse ölüm gerçekliği de bizim içindi.

Selim Bey’in dilinden düşmeyen, oğluna mirası şuydu ki, “Her sevinç de geçicidir, her acı da. Sahi her şey geçici.”Ali o yüzden ölümü hayatın hüzünlü bir yanı olarak kabul etmişti. Babası öyle demişti çünkü. Her zaman işler iyi gitmezdi!

ZAMAN GEÇİYOR

Büyümek ne zor şeydi Ali’ye göre. Bu sözler hoştu, ama çoğu zaman kendini olayların içinde duygularına kapılmış bir halde buluyordu. Günün sonunda hep aklına gelen şu oluyordu. “Bugün bir daha yaşayamayacağım bir günse. İyi ki yaptım dediğim şeyler ne, keşke olmasaydı dediğim şeyler ne? Hızla geçip giden hayatta biriktirmek istediğim şeyler ne? O halde eğer yarına uyanıyorsam, geçen zamanda kalıcı bir şeyler yapmalıyım?”

Madem zaman geçiyor ve her anı bir daha yaşanmayacak ise o anı güzelleştirmek de bizim elimizde. Hayatımızın en baş aktörleri bile bir zaman sonra bir misafir gibi öykümüzden çıkıp gidecek. İnsan elinde ne kaldığına, ardında ne bıraktığına bakmalı.

Zamanın cebimize bıraktığı hatıralar ve ilişkide olduklarımızın yaşamında bıraktığımız izlerdir geriye kalan. Peki, “Çok güzel insandı!” dedirtebilecek, dönüp baktıklarında “Ruha şifaydı, selam olsun ona” diye anımsatacak izler miydi onlar? İşte o zaman, zaman geçer ama insan ektikleriyle yaşamaya devam eder.

Bu öykünün biteceğini bilmenin kaygısını yaşamak yerine; asıl mesele her dakikasının kıymetini bilerek ve birilerinin hayatını kıymetlendirerek yaşamasına vesile olmak, değil mi sence de?


Neden,

Sıradışı bir ilmin,

Sıradışı keyiflerin,

Sıradışı ortamın,

Sıradışı ilişkin,

Ya da sıradışılarla ilişkilerin olsun ki?

Neden seninle ilişki kursunlar, sana değer versinler?

Sıradan bedellerle ödemede inatçı bir insanın, neden sıradışı bir yaşamı olsun ki?

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. mutluluklar geçici ama acılar da geçici son günlerde çok sık kullandığım bir cümle... hayata sarılalım ve iyi izler bırakmak için sarılmış olmayı unutmayalım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder