HALI ALTI

HALI ALTI

Yağmurlu bir gecenin sabahında, yataktan hiç kalkmak istemedi Aslı. Akşam üst komşusunun sesinden ve kafasındaki gürültülü düşüncelerden bir türlü uyuyamamıştı. Yine de evin eksikleri için alışverişe gitmesi gerekiyordu. Alışverişten döndüğünde sürekli evde olduğundan fark edemediği dağınıklık, bugün gözüne batmıştı.

HALI ALTI

“Kaçış yok, artık temizlik vakti geldi!” diye geçirdi içinden. Dağılan evinin salonunu izlerken derin derin bir iç çekti. Hadi bakalım “Bugün temizlik günü!” dedi canı hiç istemese de…

Bilgisayardan sevdiği müzik listesini açtı. Onun için temizlik müziksiz olmazdı. Müzik dinlerken sanki hiçbir şeyi düşünmüyordu.  Zaten tek derdi, zihnini farklı şeylerle oyalayıp düşüncelerden uzak durmaktı.

Aslı, henüz yeni boşanmış ve bunun yorgunluğunu, kırgınlığını üzerinden atamamıştı. Hayata tek başına adapte olmak zordu. Evliliği boyunca yaşantısını hep Kerem’e göre dizayn ettiğinden, ayrıldıklarında sanki yapacak hiçbir şey bulamıyordu.

Dinlediği müzik, bu defa onu bu düşüncelerden uzaklaştıramadı. Kafasında sürekli bu ilişkinin nereden nereye geldiğiyle ilgili düşünceler dönüp dolaşıyordu. Kerem ile olan ilişkileri yıllar önce aynı iş yerinde çalışmaları ile başlamıştı. Aslı, şirketin yönetim kadrosundaydı. Yoğun tempoda çalıştığı o dönemlerde, kariyerinin zirvesine tırmanırken, evlilik aklının ucundan bile geçmiyordu.

Kerem kadroya sonradan katılmış, ancak hızla ekibe uyum sağlamıştı. Bir gün arkadaşının “İsimleriniz ne kadar uyumlu. Siz görüşseniz, ne güzel olur!” demesi ile aklına düşen Kerem, bir daha aklından çıkmaz olmuştu.

HALI ALTI

Kerem’in hoş biri olduğunu düşünüyordu. Karşılıklı bakışmalar, kahveler derken Kerem’den beklenen atak gelmiş ve Aslı’yı sonunda yemeğe davet etmişti. Aslı iş temposunun yoğunluğuna alışıktı. Fakat bu yoğunluğa bir de jestler, yemekler, kültür gezileri eklenince işlerinde biraz aksamalar olmuştu. Yavaş yavaş tüm planları Kerem’e yönelik yapmaya başlamıştı. Dolayısıyla hayatının merkezi işten Kerem’e doğru kaymıştı bile.

Artık tekeksikleri vardı o da evlilik. Sonunda beklenen gün gelmişti. Boğaza karşı akşam yemeği yenmiş sonrasında ise Kerem köprüye lazerle isimlerini yazdırıp çok gösterişli bir evlenme teklifi etmişti.  Tabi ki Aslı da teklifini coşkuyla tepki vermişti: “Evet, evet, evet…! Sonsuza dek evet!…”

Bu anıları düşünürken sildiği vazoyu birden elinden düşürdü. İçinde kuruttuğu gelin buketi vardı. Dağılan buketini farkettiğinde, birden ağlamaya başladı. Ne olmuştu da o adam gitmiş ve yerine ilgisiz, sabırsız, karşısındakini dinlemeyen bir adam gelmişti? Ne yaptıysa Kerem onu biraz daha sevsin diye yapmıştı. Çok sevdiği işinden bile onun için vazgeçmişti.

HALI ALTI

Kerem ise terfi alıp genel müdür olmuştu. Bu defa roller değişmiş hediyeler, özel yemek hazırlıkları, Kerem’in sevdiği takımın maçlarına organizasyonlar, sevdiği dizileri takip etmek Aslı’ya düşmüştü. Ancak ne yaparsa yapsın sanki eşi ile mesafesi daha da açılıyordu. “Saçımı süpürge ettim yine de yaranamadım!” diye hayıflandı. Kapıdan içeri girer girmez, “Nasılsın?” bile demeden yemek soruyor olması Aslı’yı çok üzüyordu.

Uzun süre onun uzaklaşmasını kabullenemedi ve aralarındaki problemleri halının altına süpürdükçe süpürdü. Ama problemlerini görmezden gelmesi ve ertelemesi evliliğini kurtarmaya yetmemişti. Artık sesleri komşularını rahatsız edecek seviyeye çıkmış olaylar kontrol edilemez hale gelmişti. Güldüren adam gitmiş yerine ağlatan bir adam gelmişti. Kerem Aslı’ya karşı merhametini kaybetmiş, çok kırıcı birine dönüşmüştü.

HALI ALTI

Ne yaparsa yapsın, onu görmeyen, duymayan ve halinden anlamayan bir adam vardı karşısında. Bu ilişki değildi artık. Aslı onu kaybetme korkusu ile her tartışmada alttan almaktan, daha fazla uzamasın diye her problemin üstünü örtmekten yorulmuştu. Kerem eski Kerem değildi ve Aslı da eski Aslı… Düşündükçe, derin derin iç çekmekten kendisini alıkoyamadığı anılardan başka bir şey kalmamıştı geriye.

Peki ne oluyordu da insan işin sonunda kendini “Biz bu hale nasıl geldik?” derken buluyordu.

Ne oluyordu da karşımızdaki, ilişkinin başında uyumlu ve ilgiliyken sonrasında tahammül edilemez  gelebiliyordu?

İnsan çoğu zaman ilişkiyi sorunlarını çözmek için kurarken, ne oluyordu da ilişkinin kendisi sorun haline geliyordu?

Hangi davranışlar, ilişkilerin bozulmasına sebep oluyordu? Peki bozulan ilişkileri yeniden canlandırmak mümkün müydü?


Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır…

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. Ne kadar da bizden bir öykü. Çözümü var dediginiz gibi. Yeter ki insan gercek yontemleri merak etsin. Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. İnsanın halının altına süpürdükçe çözdüğünü zannetmesi…
    Ne güzel özetlenmiş,
    Kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kimsin?

Hasan Amca'nın Müşteri Hizmetlerine Hoşgeldiniz

Deneyimsel Tasarım Öğretisi