SON

 SON 

“Bu sondu!” diye mırıldandı burnunu çeke çeke kapıdan çıkarken.

Şakakları zonkluyordu ağrıdan, merdivenlere yığılıp kaldı. Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu…

Bu sondu!

Ağlamaktan bitap düşmüş bedeni merdivenin soğuk fayansı üzerinde bir nebze olsun güç toplamaya çalışıyordu. Ayaklarında takat hissettiğinde doğruldu, trabzanlara tutuna tutuna attı kendini sokağa.

Son

Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, sanki ciğerlerine havada dolmuyor da içinde bıçaklar dönüyordu.

“Ölecek miyim ALLAH'ım?”

Yoksa ölüm böyle bir şey miydi? Bir lokma oksijen için boğuşuyor, göğsü boşa inip şişiyordu adeta.

Hoş geldin panik atak krizi!

Tabii bu teşhisi bir hafta sonra ancak gidebildiği doktordan duyacaktı zaten.

Şimdilik nefes alamamanın verdiği gerginlikle mücadele ediyordu. Karşı kaldırımdaki esnaf durumu fark etmiş, yardıma koşmuştu. Dükkânın tentesine sığınmış, orta yaşlı tatlı mı tatlı butik işleten Ayşe Teyze’nin telkinleri ile nefes almaya çalışıyordu. Telaşı bir nebze olsun dinmişti, ellerini bir yabancının avuçlarında hissedince.

“Ah şu anne şefkati!”

Aç kaldığı duygulardı bunlar...

“Annem sarıp sarmalasa beni, ağlasam kucağında, hesapsızca hafifleyecek omuzlarımdaki yükler…” diye geçirdi içinden.

“Benim kavgam hayatla değil annemle. Galiba o boşluğu saçma sapan şeylerle dolduruyorum. Ama yeter artık, bu son!” Panik anında onun için hazırlanmış koca bir bardak suyu midesine yuvarlarken iç sesini avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

Biraz sakinleyince Ayşe Teyze’ye teşekkür ederek ayrıldı dükkândan. Sahilde çok sevdiği o kafede oturup, manzarayı izlemeye başladı. Hayatında bir dönemi kapatıyordu, elbette sancılı olacaktı.

Sibel, böyle zamanlarda içinde ne var ne yok yazıya dökmeyi severdi. Kahvesini getiren garsondan bir kalem rica etti. Başladı,  köşesinde kafe logosu olan peçeteye kocaman harflerle “bırakılacaklar listesi” diye başlık atmaya.  Madde madde sıraladı.

son

Kimseye haddinden fazla iyilik yapmak yok!

“Hesapsız kitapsız sevmek asla! Hele aşırı fedakârlık, katiyen!

Bundan sonra herkese ederi kadar..."

O son cümle hayatında bir milat gibiydi.

Peki kimin ederi ne kadar?

“Bunu nasıl bileceğim, ah keşke elimde bir sevgi ölçer olsa, kim ne kadar seviyorsa ben de o kadar sevsem!” diye geçirdi zihninden.

Halbuki sevgi görmek istediğine, fütursuzca sevgisini sunmuştu şimdiye kadar. Çok sevince çok sevileceğini umuyordu.

Ah şu beklentilerimiz!

Beklentilerini yönetemeyince mutluluğunu da yönetemiyordu insan...

Peki beklenti denilen şey, nasıl yönetilirdi ki?


Milyarlarca insan içinde, ‘bir’ kişinin ne önemi olabilir ki?

Bunun cevabını, o ‘bir’ kişiye sorun!

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. Eskiyi bırakıp yeniye alışmak sancılı oluyor. Siz burada eskiyi yanlış davranış kalıpları, yeniyi de doğru davranış kalıpları olarak düşünün. Evet, sahte gülümsemeleri bırakırken gerçek gözyaşı dökmek gerekir bazen. Kolaylaşacak git gide… emin olun.

    YanıtlaSil
  2. İnsanın kendine yapabileceği en büyük güzellik karşısındaki insana ederini vermek fazla vermek karsidaki insanda zulüm kendini borçlu hissediyor,fazla vermeyi kendine mizaç edinmiş kişilerin mutlaka bunu farkedip onarmasi gerek

    YanıtlaSil
  3. Her şeyin ölçüsü var bedellerimizin , iyiliklerimizin ölçüsüne göre yapabilmek en kıymetli olanı hayatta ne kadar güzel yazı kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Yazanın emeğine sağlık ... Çok içten bir yazi...

    YanıtlaSil
  5. Elinize sağlık güzel bir yazı olmus

    YanıtlaSil
  6. Aşırılığın kendini gösterdiği her yerde yorgunlukla sonuçlanır insan hayatı...İtidal üzere yaşamanın keyfi muazzamlığını korur her zaman... Dengeli bir hayatı yaşamak umuduyla ...

    YanıtlaSil
  7. Damla Kılıç03 Temmuz, 2024 15:31

    Ölçüsüz olunca nasıl pişman oluyor insan... Hatayı kendinde aramaya başlıyor ölçüyü kaçırdığını fark ettiğinde. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  8. Ederi ne ise onu vermek... Beklentisinden dolayı mı insan fazla vermeye razı oluyor?

    YanıtlaSil
  9. Herşeyin bir ölçüsü var,sevginin sevginin merhametin.....
    Aşırışaiıca gizzit bizi dengeye getiriyor..

    YanıtlaSil
  10. İnsanın, aslında neyi neden yaptığını sıkça hatırlamaya ihtiyacı var… Hatırlamak çok iyi hissettirmesede, anda acı toplamda faydalı ;)
    Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  11. Beklentilerimizi doğru yere yerleştireceğimiz hayatlar dileğiyle….
    Kaleminize sağlık.
    Öz bir yazı olmuş🤍

    YanıtlaSil
  12. Her son yeni bir başlangıç..
    Kaleminize sağlık 🤗

    YanıtlaSil
  13. Her son bir başlangıç ...hep güzel başlngıçlar olsun hayatımızda...

    YanıtlaSil
  14. İnsanın değeri araması evde unuttuğu gözlüğü çantada da araması gibi, bulamayacağı yerde arıyor.

    YanıtlaSil
  15. İnsanın değeri araması evde unuttuğu gözlüğü çantada da araması gibi, bulamayacağı yerde arıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kimsin?

Hasan Amca'nın Müşteri Hizmetlerine Hoşgeldiniz

Musmutlu Günlere...