Tüm neşesiyle
uyanmıştı Gülçin. Bugün çok özel bir gündü… Dünyaya gelişinin 30. senesi
doluyordu… Gözlerini açtı ve etrafına baktı ama pek de bir fark göremedi… “Neyse”
dedi, “Şimdi doğum günüm
şerefine, annem güzel bir kahvaltı hazırlamıştır.” diye geçirdi içinden.
Kalktığında
mutfaktan güzel kokular da gelmiyordu… Telaşla annesini aradı ama annesi; “Şu
an meşgulüm, açamıyorum” dedi. Acele bir işi sebebiyle erken çıkması
gerekmişti.
Gülçin beklediği
şeyleri bulamayınca biraz canı sıkılmıştı. Yine “Neysem canım” dedi, “Şimdi
şirkettekiler bana güzel bir kutlama hazırlamıştır.”
Bir gece önceden
özenle hazırladığı kıyafetlerini giyip yola çıktı. Ofise geldiğinde birçok ekip
arkadaşının bugün ofise gelmeyeceğini öğrendi. Bir hayal kırıklığı daha
yaşamıştı. Bir yandan içinden “Acaba mı?” diyordu.
Çünkü bu kadar tesadüf olamazdı. Belli ki onu bekleyen daha büyük bir sürpriz
vardı.
İşini yapmaya devam etti Gülçin. Şirketinden bir doğum günü emaili almıştı. “Hiç değilse birileri hatırladı!” diye geçirdi içinden… Ama içindeki umut devam ediyordu. Doğum günü çok özel bir gündü çünkü. O, herkesin doğum gününü çok önemser, önceden plan ve program yapar, tüm organizasyonları üstlenirdi. Şimdi aynı organizasyonun, hatta daha büyüğünün kendisine yapılmasını umuyordu ki…
Saat akşama
yaklaşıyordu, ancak gel gelelim pek bir hareketlilik yoktu. “Acaba biraz oyalansam mı?” diye geçirdi
Gülçin içinden. Ama olmayacaktı. Çantasını aldı ve ofisten eve doğru yola
koyuldu. Ne iş arkadaşlarından ne de ailesinden bir tebrik, kutlama mesaji gelmişti.
Hatta ailesi memleketten gelen acil bir haberden dolayı şehirdışına çıkmak
zorunda kalmıştı.
Gülçin, pastaneden
kendine ufak bir pasta alıp evine ulaşmıştı. Mumunu pastanın üzerine dikip
dileğini diledi ve sonrasında üfledi. Bu seneki dileğini diğerlerinden farklı
tutmuştu…
Yaptığı “ufak
kutlama” bittikten sonra odasına geçmişti. Otururken bugün yaşadıklarını
düşündü. Her kapı açıldığında “Acaba bana bir sürpriz mi?” diye
heyecanlanışlarını, telefonuna sürekli bakmalarını…
Mutlu olabilme ihtimalini hep başkalarının ellerine teslim etmişti. Eğer aksi olsaydı bu kadar mutsuz hissetmezdi kendini… Dileğini ne kadar doğru dilediğini düşündü… Bundan sonra beklentilerimi, mutlu olma ihtimalimi kendimden başkasına teslim etmeyeceğim! Dış dünyamın tepkilerine göre üzülüp sevinmekten vazgeçeceğim…
İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Eylemleri de bu isteği kovalar...
Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
Birilerinden bir şeyler beklemek, beklemek ve beklentinin karşılanmaması… öyle mutsuz günlerdi ki onlar… hatta bazen Gülçin gibi onların doğum günlerini öyle özel kutluyordum ki bana da aynısını yapsınlar diye bekliyormuşum meğer… Gülçin in dileğini ben de tuttum. Sen yine yapacağını yap ama karşı taraftan beklentiye gireceksen o işe hiç bulaşma…
YanıtlaSilİnsan beklentiye girdiğinde mutluluğunu başkalarının eline bırakıyor… oysa ki mutluluk öyle bir şey değil 🍃
YanıtlaSilMutlu olabilme ihtimalini başkalarının ellerine teslim etmek ne kadar doğru bir tepki? Nereye kadar başkaları için yaşayabiliriz?
YanıtlaSilMutlu olabilme ihtimalini hep başkalarının ellerine teslim etmek…
YanıtlaSilİnsanın dış dünya beklentisini halletmesi ne büyük bir konfor🤲🏻
İnsan kendini mutlu edemezse dış dünyadaki eğlendiriciler beklentiyi hiçbir zaman karşılamaz
YanıtlaSilBeklentisiz insan mutluluğu hak ediyor galiba...
YanıtlaSilNe kadar da doğru... beklentisi başkalarındansa insanın mutlu olma ihtimali çok düşük. Çünkü insan başkalarını kontrol edemez ki...Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilHayat da her şey keyifli olmak zorunda değil özellikle doğum günlerimiz ☺️
YanıtlaSilDoğum günü çok önemli değil. İnsanın samimi dostlarının olması önemli.
YanıtlaSilUmmak ve beklemek kadınlığa verilmiş iki büyük ceza
YanıtlaSilİhtiyaca yönelik bir yazı olmuş, kaleminize sağlık :)
YanıtlaSil