Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Eylem

  İyi Uykular Dünya Soğuk bir Şubat akşamıydı. Handan çocuklarının izlediği animasyon filmine daldığını fark etti. Şöyle bir etrafa bakındı; oyuncaklar yerlere saçılmış, filmle birlikte yenen mısırlar halıya dökülmüştü. Yerinden kalktı, eşinin biten çayını tazeledi. Birden uyku saatini hatırlatan telefon alarmı çalmaya başladı. Babaları “ Hadi artık yatma saati, dişinizi fırçalamayı unutmayın” dedi. Çocuklar günlük rutin uyku hazırlıklarını tamamlamış yataklarına yatmıştı. Uzun süredir uyku problemleri bir türlü çözüme ulaşmamıştı. “Uyuyamıyorum anneciğim!” diyerek ağladıkları bu kaçıncı geceydi. Halbuki dünyanın bir başka yerinde zulmü iliklerine kadar tatmış nice çocuk çamurun içinde uyuyakalıyordu. Ne yapıyorduk çocuklarımıza böyle? Neydi eksik? Handan bütün bunları düşündükçe gözleri doluyor şahit olduğu her manzara için utanıyordu. Cevap bulamadığı her soruda büyüklerin dedikleri geliyordu aklına. Hani çocuklar uyuya uyuya büyürdü? ‘’Bizimkilere ne oluyor, eksikleri ne?’’ diy

Harekete Geç! - Haaaayyydi, haaaaayy y di diyorum sana! - Kime söylüyorum canım benim? Kalkıp harekete geçme vakti geldi de geçiyor sevgilim! Haaaayyydi! Biiiiir , ikiiiiiii, üç! Hooo p... Kalk, kalk diyorum sana Ahmet! Ahmet, Busecan’ın deyimiyle “iki seksen uzanmış” televizyonda kanal kanal geziyor, eşi Busecan’ı duyuyor ama duymazdan geliyor. - Hallederiz hayatım! - Neyi hallederiz Ahmet? Musluk kaç zamandır akıtıyor, biliyorsun. Bugün yarın yaparım dedin üzerinden bir yıl geçti aşkım! - Tamam işte halledeceğim dediysem halledeceğim. Dur şu dizi bitsin musluk contasını almaya gideceğim, az bekle! - Ama Ahmeeeeetttttt! Sabahtan beri dizin bitmedi, ömrümü seni beklemekle geçirdim, çürüdüm gittim be canım! Çöpleri atmanı rica ettim, az sonra dedin. Çocuğu dershaneye bırakır mısın dedim, hava soğuk beni evden çıkartma, yorgunum dedin. Ne zaman harekete geçeceksin merak ediyorum doğrusu. Sen evlenmeden önce bu kadar miskin değildin. Çok değiştin. Ne oldu sana böyle?

Köy Sabahı Sobası Elinde kahvesiyle pencereden dışarıya bakıyordu. Kar tüm hızıyla bastırmıştı. Ne de güzel yağıyordu. Bir yandan sobada yanan odunların ç ı tırtısı, insanın içini ısıtıyordu. Bu sesi çok özlediğini fark etti. Leyla sınıf öğretmeniydi. İ lk görevini Anadolu’da bir köy okulunda yapmıştı. Kar manzarası eşliğinde yanan odunların sesi, ona o eski evini hatırlattı. Ne kadar da güzeldi. Velileri sık sık onu ziyaret eder ve ikramlarda bulunurdu. İmkanları oldukça kısıtlıydı ama samimiydi. Bu samimiyet ise birbirlerine olan ihtiyaçlarıyla iyice pekişiyordu. Birbirlerinin ihtiyaçlarını gördükçe de sobanın etrafında toplanan aile eşrafı gibi sıkı sıkıya bir ilişkileri oluyordu. Hastası olan köyün arabalısına, doğumu olan ebe nineye, derdi olan köyün dedesine giderdi. Bunlar için ricaya dahi gerek kalmazdı, herkes ihtiyaç esnasında ne yapması gerektiğini bilir ve ona göre hareket ederdi. Bu yüzden köy sadece bir köy değil, kocaman bir aileydi... Leyla Öğretmen için de okulu evi g

Neden Aynı Kelimeler Farklı Anlamlarda Kullanılır?   Sevgi ne demektir? Sevgi her dilde bir anlamı ve karşılığı olan bir kelime... "Sevmek mi? Bir daha asla! Bana göre değilmiş. Sevmek meğer insana ne kadar acı veriyormuş." "Kimseyi sevemem artık, sevmek de istemiyorum sevilmek de ." "Sevgi hayatıma anlam katan en güzel şeylerden biri." "Sevmeden geçer mi bu hayat?" Kimi için sevmek acı ile bağdaştırılır. Kimi içinse insanı iyi hissettiren bir anlamı barındırır. Aynı kelime insanlar için nasıl bu kadar farklı olabiliyor? Herkese göre anlamı farklı ise nasıl aynı şeyi konuşuyor ve ifade ediyor olabiliriz? İlişki... " Nasıl biter bu ilişki? Çok mutluyduk. Her anımı onunla geçirmek istiyordum. Nasıl bu noktaya geldik anlamadım." "İlişkimiz mi ? Ne olsun bir barışıyoruz bir küsüyoruz bir öyleyiz bir böyle. Çocuklar var ne yapalım devam ediyoruz işte." "İlişkimiz gerçekten iyi. Ahmet beni bilir ben d